12

523 41 1
                                    

"taehyung, şşşt lan bücür."

Gözlerimi yavaş yavaş açtığımda önümde hemen iki göz görmeyi beklemediğim için irkilerek koltuğa sindim. Korktuğumu fark ettiğinde ise gülerek geri çekilmiş ve parmaklarıyla saçlarını geriye doğru taramıştı.

"Korkuttun beni göt!" diye tısladığımda ağzımda bok tadı vardı. Ve iğrenç bir histi.

"Uyan ozaman sende hemen" dedi mırıldanarak. Gözlerimi sinirle kapattım ve parmaklarımla ovmaya başladım. Ne zaman uyudum yada ne kadar uyudum hiç bir fikrim yoktu ama hâlâ feci bir şekilde uykum olduğunu biliyordum.

Ellerimi gözümden çekip yerimde doğruluğumda camdan kapkaranlık olmuş havayı fark ettim. Korkunç ve gerici bir havaydı.

Jungkook bedenini arka koltuğa doğru uzattığında dikkatim ceketinin acık bıraktığı beline gitti. Fazla beyazmıydı ne?

Tekrar yerine geçtiğinde boğazımı temizledim ve elinde tuttuğu monta baktım. Bana doğru uzattığında ise şaşırarak yüzüne baktım.

"Ne ? Üşümüyorum ben" diye söylendiğimde montu üzerime koydu.

"Ondan değil, dışarı çıkıcaz giy hemen" dediği an gözlerimi irice açtım. Aşırı sakin olması sinirimi bozmuştu.

"Ne demek dışarı çıkıcaz?!"

"Ne demek, ne demek bücür. Dışarı çıkıcaz işte."

"Nasıl yani?" Hâlâ rüyamı görüyordum yoksa hayal mi? Ne dışarısından bahsediyordu lan bu!  Hayatta çıkmazdım ben dışarı. Korku filminden farkı yoktu dışarısının.

"Bücür, anlıyacağın şekilde konuşayım." Dedi ve devam etti."sen uyurken dışarıyı kontrol ettim. Tekerlekler ful çamura batmış. Arabayı çalıştırıp itmeye kalkışsak bile işey yaramaz. Bu yüzden en azından ana caddeye çıkar herhangi bir arabadan yardım isteriz." dediğinde ben gözlerimi kırpmadan ona bakıyordum. Çünkü şuan rüyada olmayı dileyecek kadar şoka girmiştim.

"Hem yağmurda yağmıyor hemen gidip yardım çağrırız" dedi bu kez sesini sakin bir tonda çıkararak.

Başımı şiddetle iki yana sallayarak, kolundan sertçe tuttuğumda şaşırdı. "Jungkook saçmalama, dışarısı kapkaranlık görmüyor musun?" diye yakındığımda dışarıya bakmıştım. Oda beni taklit ederek dışarı baktığında tekrar gözlerimiz buluştu. Fazla boş bakıyordu sanki gözlerime. Yada farklı bilmiyordum.

"Lütfen gitmeyelim ben aşırı korkarım." Dememle Onun bir anda ciddi ifadesi yerle yeksan olmuş ve kocaman kahkaha atmaya başlamıştı. Onun bu kahkahası moralimi ve sinirimi bozduğunda ise tuttuğum kolu sertçe bıraktım. Dalga geçiyordu benimle resmen.

"Bücür saçmalama. Korkman gerekicek hiç bir şey yok. Hem arabada kalmaya devam edersek o zaman kork işte." Demesiyle gülüşleri azalmış ve bitmişti. Benim içimde ise hâlâ korku yerli yerinde duruyordu.

Bir kaç dakika daha Jungkook'a yalvarmalarım sonuç vermeyince pes ederek küsmüş taklidi yaptım ama tabiki umrumda bile olmamıştı.

Koltuğun kapısını açıp dışarı çıktığında kapıyı sertçe arkamdan kapattı ve telefonun fenerini yakarak ilerlemeye başladı. Ben ise ona gelmiyeceğimi söyleyerek tribe girdiğimde bana 'sen bilirsin' demişti. Tanrım! Bu çocuğun hiç mi vicdanı yoktu. Oysaki dizlerimde tatlı tatlı uyurken o kadar masumdu ki!

İşte taehyung efendi görünüşe aldanmıyacaksın böyle. Keşke dizlerimde yatırmak yerine kafasını yere atsaydım diyerek kendi kendime nutuk çekerken anında yanımda ki koltuğun kapısının açılması ile gözlerimi korku ile kapattım ve avazım çıktığı kadar bağırarak dizlerimi kendime çekip ellerimi yüzüme siper ettim.

Ben avazım çıktığı kadar bağırırken tanıdık gülme sesiyle anında susmuş ve elimi ağzımda atan kalbime götürmüştüm şuan korkum dile getirilmiyecek kadar şiddetliydi. Siktir onu 3 harfli yada başımı koparmaya gelicek seri katil veya bir başka şey olarak hayal etmiştim.

Dizlerimi düzeltip, kafamı, gülmekten gözlerinden yaş gelmiş olan aptal Alfaya çevirdiğimde dişlerimi sıktım. Onu çok fena pataklayasım vardı.

"Hani gitmiştin sen!" diye bağırdığımda beni takmadı ve az önce ki korkmuş ifademi kendi suratında taklit ederek komik bir şekilde (bence hiç komik değil !) Bağırmıştı.

"Jungkook, siktir git!" diyerek sinirle bağırdım ve ağlamamak için kapıyı sertçe ardımdan kapatmaya 'çalıştım' ama çalışmıştım sadece, çünkü Jungkook eliyle kapıyı tutarak kapatmamı engelliyordu.

"Tamam tamam, özür dilerim bilerek olan bir şey değildi." Dedi ve kapıyı sonuna kadar açarak önümde biraz eğildi. "Söz seni bir daha korkutmıycam ama sende gel lütfen"

Korkudan dolayı vücudum titrerken, karanlık olan bu ıssız yerde zaten yeterince bozulan sinirlerim yüzünden bir anda  ağlamaya başladım. Ağladığımı gören Jungkook ise ilk önce afallamış ardından ne yapacağını bilemediği için saf saf etrafa bakınarak yanıma çömelmişti. "O kadar korktuğunu bilmiyordum, özür dilerim."

Ben küçüklüğümde de böyleydim. Her ne kadar egoist, korkusuz ve ukâla biri olarak gözüksemde aşırı korkak bir insandım. Mesela geceleri çoğu kez korkudan uyuyamazdım yada en ufak bir çıtırtıda kalbim deli gibi atar ve ağlamaya başlardım.

Gözlerimi kapatıp öfkemi ve  korkumu göz yaşlarımla boşaltırken belime sarılan ellerle bir kaç saniye nefes almayı unuttum. Kollarını bana sarmış ve beni sürücü koltuğuna biraz iteleyerek poposunu yanıma oturtmuştu.

Kokusu beni başka diyarlara götürdüğünde hipnotize olmuş gibi hissediyordum. Belimde ki elinin bir tanesi kahverengi saçlarıma gitti ve tutamları  yavaş yavaş okşamaya başladı. "Sakin misin  şuan?" Sorduğu soruya ilk bir kaç dakika cevap vermedim ve anın tadını çıkarmak istedim. Şuan sabaha kadar bu pozisoynda dursam gıkım çıkmazdı.

Derin bir nefes alarak kurumuş göz yaşlarımı parmaklarımla sildiğimde biraz geri çekildi ve yüzüme baktı.

"Seni korkuttuğum için gerçekten özür dilerim tekrar, ama seni almadan gidemezdim. Aklım sende kalırdı çünkü."

Söylediklerinden sadece 'aklım sende kalırdı' cümlesi beynim de yankı uyandırken başımı salladım. "Tamam gidelim." diye mırıldandığımda başını sallayarak gülümsedi.

"İstersen elimi tutabilirsin?" demesiyle yüzüne baktım. "Arkadaşça yani, hani korkuyorsun ya" diye kendini açıkladığında,kurumuş dudaklarımı aralayarak bir şey diyecektim ki vaz geçtim. Gerek yoktu. Bunun yerine dudaklarımı yaladım ve boğazını temizleyerek yanımdan kalkan Jungkook'u izledim. Onun kalkmasıyla  bir anda vücuduma çarpan soğuklukla ürpererek, kendimi kötü hissetmeden edememiştim. Ayaklarımı dışarı uzatarak kararan havaya baktım cidden hava soğuktu.

Arabadan inip elini bana uzattığında hiç düşünmeden,titreyen parmaklarımı onun soğuk parmaklarına geçirdim.

Jungkook elimi bırakmadan koltukta duran montu tek eliyle kucaklayıp arabayı kilitledi. Tutuşan ellerimizi çözdüğünde istemeden kaşlarımı çattım ve yüzüne baktım. İlk gülücek gibi olsada kucağında ki montu tutup omuzlarımdan geçirince yanaklarımın kızardığını hissettim. Kollarımdan geçirip fermuarıda çekince bir bebek gibi hissetmiştim kendimi, hele birde şapkayı kafama soktuğunda, bir tek emziğim eksikti.

Every Tlong Goes /Taekook/Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin