IV

272 78 56
                                    

nightmare || kayıp kalp

Ops! Esta imagem não segue nossas diretrizes de conteúdo. Para continuar a publicação, tente removê-la ou carregar outra.


nightmare || kayıp kalp

"Gözlerin yok, o halde bana nasıl bakabiliyorsun?"

Gözlerinin olması gereken yerdeki kanlı çukurlar daha da derinleşti. Ağzı da kanlı bir çukurdan ibaretti sanki ve soluk ten rengi her saniye kayıp gidiyor gibi görünüyordu.

Ellerini kaldırıp göğsüne yöneltti etini çekmeye başladı. Vıcık vıcık bir sesle derisini kaldırmaya başladığında gövdesinden aşağı kanlar akmaya başladı. İki deri parçasını da kaldırıp kanlı vücudunu gösterdi bana ama orada hiçbir şey yoktu.

Göğsünün içi bomboştu.

"Kalbin yok, o halde beni nasıl sevebiliyorsun?"





Yine nefes nefese uyandım. Aynı cızırtılar ve kokular burnuma dolarken yavaşça doğruldum olduğum yerde.

Sakin bir şekilde uyandığım tek kabus bayıldığım zaman gördüğüm kırılan parmakların olduğu kabustu ve onun dışındaki tüm rüyalar böyle perişan bir şekilde uyanmama sebep olup üstüne çok da ağır hissettiriyordu.

Kendime gelmek için lavaboya ilerledim ve oradan çıkınca da su içmek için mutfağa gittim. Salonun önünden geçerken fark ettiğim şey ile kaşlarımı çatıp olduğum yerde durdum.

Babam salonda değildi ve televizyon izlemiyordu. Şaşkınlığı üstümden atamadan emin olmak için yatak odasına doğru ilerledim. Aralık kapıdan içeriyi kontrol ettiğimde babamın uyuyor olduğunu gördüm.

Bu gerçekten bir ilkti.

Ben her gece kabus gördüğüm için uyanıyordum ve babam da her gece mutlaka o salonda oturuyor oluyordu. Yorgun olabileceğini düşünsem de bu durum bana oldukça garip gelmişti.

Odama girip kendimi yatağa attığımda yeniden uyumaya çalıştım. Bu bazen işe yarardı ve ben tekrar rüyalar alemine dalardım ama bazen de kafamdaki sesler yüzünden güneş doğana kadar tavanı izlemeye devam ederdim. Şu an işe yaramıyordu gözlerimi kapatmak. Kafamda son günlerde olan şeyler dönüyordu.

Bugün gideceğim psikiyatri randevusu, tadilat işleri biten ve çalışmaya başladığım antika dükkanı, mahalledeki insanlar, Bayan Min ve hala yüz yüze gelmediğim oğlu olan eski en yakın arkadaşım Yoongi, babamın anlam veremediğim davranışları ve karşı dairedeki Jeon Jeongguk...

Kafamı karıştıran çok fazla şey vardı. Özellikle son zamanlarda üzerimdeki dalgınlık yüzünden başımın yerinde hafif bir bulut varmış gibi hissediyordum.

Biri üflese uçacak gibiydi tüm düşüncelerim.

Jeongguk geldi gözümün önüne istemsizce. Bu kadar şeyin arasında zihnim neden onu düşünmeyi seçti bilmiyordum ama aklıma ilk o gelmişti. Geçen gün öyle dağınık bir halde nereden geliyordu acaba?

blood, sweat & dreams | taekookOnde histórias criam vida. Descubra agora