dream.

629 78 34
                                    


Yazarken dinlediğim şarkı Teya Dora- Džanum okurken dinlemenizi tavsiye ederim🎶🌸

~ U more, sure boje, zove me taj glas⭐️

Years 2024- France

Dantel işlemeli ince perdemin arasından içeriye süzülen yakıcı güneş ışınları tam da yüzümü bulunca güzel uykumdan büyük bir öfkeyle uyandım ve  yumuşak yatağımda doğrulur konuma geldim.

Yeni kalktığım için ardı arkası kesilmeye bir esneme tufanına yakalanmıştım. Sanki ağzım baştan aşağıya yırtılacakmış gibi hissediyordum. Lanet olsun onca dikkatimi dağıtacak ses etkeni varken hala daha uykum tam anlamıyla açılmamıştı.

Dağılmış açık kahverengi, hafif dalgalı saçlarımı bileğimdekis siyah tokayla umursamazca topladım ve uzun süre hareketsizlikten uyuşmuş durumdaki bacaklarımı kendime doğru çektim.

Şişmiş olan kahverengi gözlerim bir de göz pınarlarımı nemlendirecek kadar sulanınca her tarafı bulanık görmeye başladım fakat buna rağmen inadım inat beyaz duvarıma asılı olan tahta guguklu saatime sulanmış gözlerimi kırpıştırarak baktım .

Akrep daha yediye bile gelmemişti.
Odamda yankılanan öfleme sesim eşliğinde kendimi tekrardan uykunun esiri olabilmek için sıcaklığını kaybetmiş geniş yatağıma bıraktım.

Nemi kurumamış gözlerimi sıkıca kapatıp az buz hatırladığım , nedenini bilmediğim bir şekilde beni mutlu eden rüyamı tekrardan hayal etmeye başladım belki bu sayede dağılan uykumu daha kolay toparlayabilirdim.

Yavaş yavaş uykunun tekrardan esiri olurken tuhaf bir şekilde bedenim karıncalaşmaya başladı ama ben o kadar huzurlu hissediyorum ki bu hisle asla mücadele etmedim.

Uykunun en güzel haliyle beni yenmesine izin verdim.

Pamuksu bulutların, mavinin en güzel tonuna sahip gökyüzüne eşlik ettiği ; çevremi saran kabuklu ağaç gövdeleri ve tahminimce onlardan dökülmüş olan kuru yaprakların üzerinde boylu boyunca uzanmış bedenimle birlikte gözlerimi hızlıca açtım.

Tenime yavaştan çarpan hafif ürpertici, ılık rüzgar o kadar gerçekçiydi ki şimdiden rüyada mıyım yoksa tüm bunlar gerçek mi diye sorgulamaya başlamıştım.

Doğanın eşsiz, canlı sesinin içinden ayrışabilen kuş şakımaları bana içten içe huzur veriyordu ve ben tüm bu varoluşsal olgulara kendimi o kadar çok kaptırmıştım ki istemsizce dış dünyada da tebessüm etmeye başladım.

Yüzüme düşen sararmış yaprağı bir işaret olarak kabul edip yanımdaki büyük gövdeli ağaçtan destek aldım ve bedenimi tamamen ele geçiren merak duygusuyla yattığım yerden bodoslama kalktım.

Ani kalkışım yüzünden düşen tansiyonum vücudumda bazı etkilere neden olmuştu. Başım umarsızca dönmeye ve gözlerim koyu bir karanlığa mahkum oluyor gibiydi. Ağaçtan elimi çekmediğim için yüksek sesle binlerce kez şükür ediyordum.

Hızlı soluk alışverişlerim , sinir bozucu göz kararmam ve onları takip eden lanet baş dönmem normal düzeye geldiğinde her yer berraklaşmaya başlamıştı.

Ellerimle gözlerimi hafifçe ovduktan sonra yere doğru bakan bakışlarımı karşıya doğrulttuğumda nutkum tutulacak cinsten bir manzarayla karşı karşıya kalmıştım.

Şaheser şatonun yansıdığı, tam karşımdaki tertemiz göle doğru şaşkınca ilerlerken yansımadan ibaret olmayan büyük , gerçek şatoyu beynim yeni idrak edebilmişti.

Keskin olmayan gözlerim yüzünden net bir şekilde şatoyu göremesemde kalbimde hissettiğim nerden geldiği belli olmayan sıcaklık ile iç güdüsel olarak hemen gözlerimi kapattım.

Wish Candle//TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin