7- Min Ailesi

242 30 15
                                    

min_: Söyledim.

hobahop: Kanıt için video?

min_: Çekmedim.

hobahop: O halde kayınvalidem ile kayınbabamı görmeye mi gelmeliyim?

min_: Ne?

min_: Hayır.

hobahop: Kapıyı aç Yoongi.

min_: Ha?

~

Apartmanın kapısının yanındaki aynadan saçlarımı düzelttim. Sabah buraya geleceğim diye hızlı hızlı taramıştım siyah, dalgalı saçlarımı. Tatlı dursun diye gözüme taktığım ince çerçeveli gözlüğümü işaret parmağımla burnumda biraz geriye doğru ittirdim. Yine burnumun ucuna kadar gelmişti. Perçemlerimin gözüme girmesiyle birlikte kenarlara ittirdim, gözümü gerçekten acıtıyorlardı. Kapının açıldığını duymamla birlikte kalp şekilli dudaklarımı gererek gülümsedim. "Merhaba Yoongi!"

Her zamanki yüzsüzlüğüyle beni baştan aşağı inceledi. Gözleri bacaklarımı saran ten rengindeki kilotlu çoraba takıldığında gülmeden edemedim. "Ne o, çok mu hoşuna gitti?" Bakışlarını yüzüme çıkardı, hiç etkilenmişe benzemiyordu ancak bu yine de modumu düşürmedi. İnce dudaklarını aralayarak her zamanki monoton sesiyle konuştu. "Kilotlu çorabının ten renginle olan uyumu dikkatimi çekti sadece."

Yüzüme salak bir gülümseme yerleştirdim. Dışarıdan bakan birisi onu manipüle etmeye çalıştığımı düşünebilirdi. "İlk defa mı gördün yoksa bana ne kadar yakıştığı dikkatini çekti de bahane mi arıyorsun?" Yüz ifadesi anında değişti, bakışlarını kaçırıp geri çekildi ve içeriyi işaret etti.

"Gir içeri, çok konuşuyorsun." Bu söylemi üzerine hafifçe gülüp ayağımdaki hafif topukluları çıkarıp içeriye girdim. Üzerine bastığım ilk halı siyah ve tüylüydü, ayağımın altını gıdıklıyordu. Bakışlarımı kaldırarak etrafa bakındım, buradan göründüğü kadarıyla her oda farklı bir düzendeydi. Sanki bir tarafı abi, bir tarafı kardeşi, diğer tarafları ise anne ve baba dizayn etmiş gibiydi. İlk önce evi gezmek istedim. Yoongi arkamdan kapıyı kapatırken ben de oturma odası olduğunu düşündüğüm ilk karşılaştığım odaya girdim. İçerisi siyah, beyaz ve kırmızı renkleriyle süslenmişti, modern duruyordu. Duvarlar klasik, beyaz rengindeyken; koltuklar kırmızıydı ve salondaki gibi siyah halılar odayı kaplıyordu. Halının üzerinde bir tane beyaz bir sehpa vardı, üzerinde siyah, çapraz koyulmuş bir örtü ve onun üzerinde de bir şamdan bulunuyordu. Bu gümüş şamdan beni şaşırtmıştı, genelde bunları mutfağa koyarlardı romantik bir ortam sağlasın diye.

Kenarları siyah, beyaz bir televizyon ünitesi üzerine konulan televizyon açıktı. Hemen karşısındaki kırmızı koltuğun üzerinde yeni bırakılmış gibi duran bir kumanda vardı, demek ki az önce burada birisi oturuyordu. Bu kişi Yoongi olabilirdi, çünkü kumandanın yanında bir de yeni model bir telefon duruyordu. Başka bir odaya bakmak için geri döneceğim sırada Yoongi'yle çarpıştım, hemen arkamda duruyormuş. Bir adım geriledim ve "pardon" gibi bir şey mırıldanıp yanından geçerek odadan çıktım. Oturma odasının hemen yanında mutfak olduğunu tahmin ettiğim bir yer bulunuyordu, oraya girdim yavaşça. Oturma odasının aksine daha ferahtı, her şey beyazdı. Buradaki siyah olan tek şey tezgahın yan tarafındaki mini fırındı.

Sanırsam burada yemek yiyorlardı, çünkü duvara dayanmış bir masanın etrafında dört tane sandalye bulunuyordu. Sandalyeler çiçek desenliydi. Tahta bir şeyin üzerinde kesilen bir şeyin sesi geldiğinde bakışlarımı tezgah tarafa çevirdim. Üzerinde düz mavi bir elbise bulunan kısa, kahverengi saçlı bir kadın arkasını dönmüş, yemek hazırlıyordu. Bu annesi olmalıydı. Yüzüme bir gülümseme yerleştirdim ve kadının yanına yaklaştım. "Merhaba Bayan Min."

Kadın sesi tanımak ister gibi elini durdurdu ve başını hafifçe yana çevirdi ama bana bakmadı. Sesi tanıyamayınca bıçak halen elindeyken bedenini benden tarafa çevirdi. "Sen kimsin canım?"

Gülümsememi genişlettim ve ellerimi önümde birleştirdim. "Yoongi benden bahsetmedi mi yoksa efendim?" Hatırlamaya çalışırcasına kaşlarını çattı, beni baştan aşağı bir süzdü. Sonrasında başını olumsuz anlamda iki yana salladı. "Çıkaramadım."

"Ben Yoongi'nin sevgilisiyim efendim, Jung Hoseok." Anca hatırladığını belirtircesine kaşlarını havalandırdı, gözlerini büyüttü ve bir "haa" sesi çıkardı. Güzel, demek ki Yoongi benden bahsetmişti onlara.

"Tamam, hatırladım şimdi. Pek de güzel kızmışsın, Yoongi nasıl tavladı seni?" Kıkırdadım hafifçe, birileri daha benim kız olduğuma ikna olmuştu. Yüzünü inceledim teşekkür ederken, Yoongi gibi tombul bir yüzü vardı ve çok tatlı görünüyordu. Yüz yapısı tıpkı oydu, annesine çekmiş olmalıydı Yoongi.

Ona babasını da görmek istediğimi söylediğimde dışarıda olduğunu söyledi ama abisinin burada olduğunu öğrenince kısa bir veda edip mutfaktan çıktım. Adımlarımı yan yana olan iki odaya yönlendirdim. Tam aralarında dönüp bakındım. Bir odanın kapısı siyahken, diğeri beyazdı. Siyah olanın Yoongi'nin olduğunu düşünerek beyaz olan kapıyı açtım ve içeri bakındım. Rock gruplarının posterleriyle doluydu ve içeride kırmızı bir elektro gitar vardı. Bakışlarımı kahverengi renkli, üzerinde beyaz yastık ile çarşafı olan yatağa çevirdiğimde bir çift mavi gözle göz göze geldim. Bu abisi olmalıydı. "Merhaba, ben-"

"Jung Hoseok, kardeşimin sevgilisi." Yoongi'nin aksine erkeksi bir yüzü vardı ancak yine de şirin görünüyordu. "Seni buraya atan nedir?"

"Tanışmaya gelmiştim." Başını usulca salladı ve beni baştan aşağı süzdü. Gözleri beyaz mini eteğimin üstündeki mavi, eteğin içine sıkıştırdığım tişörtün üzerinde geziniyordu. Bir süre durdu ve düşürdü, sonraysa deniz mavisi gözlerini bal rengi gözlerimde durdurdu.

"Sen erkeksin, değil mi?"

~💕🛌🏼🏇🏼💕~

Yakalandık.

I'm A Boy! / Sope - Texting Olması PlanlanıyorWhere stories live. Discover now