18- Başlayan Hoşlantı

77 13 6
                                    

Kenara bıraktığım telefonumun üzerinde görünen bildirimi gördüğümde kendimi gülmekten alamadım. Nasıldı bilmiyordum lakin beni bir şekilde eğlendirmeyi başarıyordu. Taehyung'un tavırları da bazen beni eğlendirirdi, çünkü Jimin'in etrafındaki tavırları veyahut onun hakkındaki düşünceleri bana komik gelirdi. Ancak bunda farklı olan bir şeyler vardı, Hoseok hakkında hissettiklerim yalnızca bir eğlence olarak gelmiyordu bana. Aklımda bir anda ödevim belirdiğinde bakışlarımı telefondan alarak geri ödevime döndüm. Ona yanıt vereceğim diye on dakikamı hiçe saymıştım zaten.

Sahi, aslında bu tür önemli bir durum söz konusu olduğunda kimsenin ne yazdığına bakmaz, aramalara babam olsa cevap vermezdim. Fakat Hoseok yazdığı gibi telefonumu elime almış ve vaktimi ona ayırmıştım. Belki de yavaş yavaş benim için özel birisi olmaya başlıyordu, emin değildim. Yeniden aklımı sardığını fark ettiğimde başıma vurdum. "Gerçekten Yoongi, senin neyin vardı böyle? Aşıksan bile sonra fark etsene bunu."

Ben kendi kendime böyle söylenirken kapı çaldı birden. Kimseyi beklemediğim için şaşırmıştım; çünkü annem ile babam şehir dışındalardı, abim ise bugün arkadaşında kalacaktı. Kimin gelmiş olabileceğini düşünerek yerimden kalktım ve odamdan çıkarak yavaş adımlarımı kapıya yönlendirdim. Bu kişi her kimse çok sinirli gibi görünüyordu, kapıya çok sert vuruyordu. Ailemin borcunun olduğu birisi olduğunu düşünerek kapıyı açtım. Ancak beklediğimin aksine bu kişi Hoseok'tu ve ben kapıyı açar açmaz yakama yapışmıştı. Bunu beklemediğimden gözlerim şaşkınlıkla kocaman açıldı ve ellerimi ince bileklerine sardım. "Hoseok-"

"Sen ne hakla benim yazdıklarımı hiçe sayarak öylece gidersin!" Bu ani siniri beni öyle bir afallatmıştı ki tepki bile veremiyordum doğru dürüst. Kendime anca geldiğimde onu ittirmeye çalıştım ama oldukça güçlü gibiydi. Pes ederek ellerimi bileklerinden çektim, bıkmış bir ifadeyle başımı geriye attım. O ise kendi kendine söylenmeye devam ediyordu.

Sonunda beni ittirerek bıraktığında dengemi sağlayabilmek adına elimi duvara koydum. Hiçbir şey olmamış gibi arkamı dönüp odama ilerlerken beni kolumdan tutarak durdurdu ve o tam konuşacağı sırada hiç ona bakma ihtiyacı duymadan kendim konuştum. "Ayakkabılarını düzgünce çıkarıp dışarı koy ve kapıyı da kapat. Bütün apartman senin babana kadar tanıyor artık." Dediğimin mantıklı olduğunu düşünmüş olacak ki kolumu bırakıp kapıya yöneldi. Ben de tekrardan odama girdim ve onun için kapıyı açık bıraktıktan sonra masama oturdum. O gelse bile bitirmem gereken bir proje ödevim olduğundan kaldığım yerden devam ettim.

Hemen birkaç dakika sonra yanıma geldi ve başımda öylece durarak bakındı ödevime. Ben onu takmadan işime devam ederken oflayarak etrafta gezinmeye başladı. Sıkılacağını bile bile gelmişti, onu çağıran ben değildim neticede. Hem proje ödeviyle ilgilendiğimi de biliyordu. Telefonuma bir bildirim düştüğünde anında yanında bitti. "Okuyayım mı?" diye bir soru yönelttiğinde yalnızca omuz silktim. Önemsiz olduğunu düşündüğüm için sorun etmemiştim, bizim çocukların da bakınmasına izin veriyordum. 

Proje ödevim için bilgisayarda yazan bilgileri kağıda geçirirken göz ucuyla ona baktım. Telefonum elindeyken meraklı meraklı gelen mesajı okuyordu. Ardından parmaklarının klavyede gezindiğini gördüm ancak herhangi bir müdahalede bulunmadım. Birisine küfür edecek hali yoktu neticede, en fazla benim ağzımdan bir şey yazar veyahut "Hey, ben Hoseok! Yoongi'nin telefonunu ele geçirdim." başlıklı bir story atardı. Bunlar da benim çok umursadığım bir şey olmadığından hiçbir müdahalede bulunmadım.

Gülerek telefonu bıraktığında gözlerim gülüşüne takıldı bu sefer. Bir türlü odaklanamıyordum ödevime, sürekli bulunduğu bir hareket dikkatimi dağıtıyordu. Ve o bunların farkında dahi değildi. Normalde dikkati bu kadar çabuk dağılan birisi de değildim aslında, bir şeye odaklıyken dışarıya kulaklarımı tamamıyla kapatırdım. Ancak dediğim gibi, onda farklı olan bir şeyler vardı. Burada oluşu, yanımda duruşu, güzel parmaklarının benim değersiz telefonuma olan dokunuşu dahi beni heyecanlandırıyordu. Özellikle o bu şekilde güldüğü zaman içimde anlayamadığım birtakım hisler oluşuyordu.

Gözleri benden tarafa döndüğünde hızlıca kaçırdım gözlerimi. Ona baktığımı anlamış olmalıydı ve bu ise bana göre utanç verici bir durumdu. Elimde olan kalemle birlikte boş bakışlarla bilgisayara bakındım. Kaldığım yeri unuttuğum için öylece bakınıyordum yalnızca, aslında tam olarak aradığım da yoktu. Aklımda bin bir türlü şey geziniyordu.

Bir anda kendisini kucağıma düşüren bedeni fark ettiğimde gözlerim kocaman açıldı. Gün içerisindeki ikinci şokumu yaşamıştım, hep de en savunmasız anlarımda yakalanmıştım. Sırtı bana dönüktü ve bu şokla elimden düşürdüğüm kalemi alarak bir şeyler karalamaya başlamıştı. Zar zor kendime geldiğimde onu kaldırmaya yeltenmek yerine ona dokunmama gayreti göstererek ne yaptığına baktım. Benim birkaç dakikadır odaklanamadığımdan yapamadığım ödevimi yapmaya başlamıştı. Yazı tarzları farklı olduğu için durmasını söyleyecektim ki benim yazımı taklit ettiğini gördüm. Bununla birlikte kaşlarımın çatılmasına engel olamadım, harflerin hepsini nasıl yazdığımı bu kadar detaylı nasıl biliyordu? Bunun için defterlerimden birisini alıp karıştırması, uzun uzun bakması gerekirdi. Belki de yapmıştı, ondan bu çılgınlığını beklerdim.

O ödevimi yaparken iyice arkama yaslanıp başımı geriye attım ve tavanla bakıştım. Kıçında kurt varmış gibi sürekli kıpırdanıp duruyordu oturduğu yerde. Bu beni bir müddet sonunda rahatsız etmeye başlamıştı, bu yüzden kalkmak istediğimi belirtmek ister gibi geri doğruldum. Ancak bunu yaptığımda o biraz geriye kaydı ve tam aletimin üzerine oturdu. Dudaklarımdan küçük bir inilti çıktığında elimi hızlıca dudaklarım üzerine kapattım. Onun ise eli durdu ve omzu üzerinden bana baktı. Gözlerimi kaçırdım hızlıca, ikinci şokumu yaşadığım gibi ikinci utancımı da yaşamıştım. Ben elimi yavaşça dudaklarımdan çekerken o ise ayağa kalktı, beni huzura kavuşturdu. "Teşekkür ederim..." Zayıf çıkan sesimle onun gibi ayaklandım, hızlıca telefonumu alıp yatağımın üzerine oturdum. Beni hiç takmıyormuş gibi görünerek geri oturdu, ödevimi yapmaya devam etti.

Verdiğim derin nefes eşliğinde telefonumu açtım ve o benim yerime işimi yaparken oyalanmaya karar verdim. Instagram'dan gelen bildirim yağmurlarını gördüğümde kaşlarımı çatarak bakındım. O sıra Hoseok'un neden telefonumu gülerek bıraktığını anladım. Ben fark etmeden beni çekmiş ve "Yunki'nin telefonunu ele geçirdim ✌🏼 - Sevgilisi Hoseokie" isimli bir story paylaşmıştı. Daha fazla kişi görmeden story'i hızlıca silsem bile çoktan görmesini en istemediklerim görmüştü bile. Ama ona kızamazdım, sonuçta telefonumda istediğini yapmasına izin veren bendim. Bu yüzden hiçbir tepki vermeden Instagram'daki mesajlara tek tek yanıt vermeye başladım.



~💕🛌🏼🏇🏼💕~



Bunlar harici toplam 900 kelime.

Yunki başladı bir şeyler hissetmeye, hadi bakalım.

Oy sınırı: 5
Yorum sınırı: 5

I'm A Boy! / Sope - Texting Olması PlanlanıyorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin