Kurtar Beni... -BÖLÜM 12-

66 5 48
                                    

Aşağıdan gelen seslerle uykumdan uyanmıştım. Tekrar söylüyorum. Uyanmaktan nefret ediyorum!

Gözlerimi kapatıp tekrar uykuya dalmayı denesem de artık çok geçti. Uyanmıştım bir kere!

Yataktan hafifçe kalkarak sırtımı yatak başlığına dayadım. Uzun süredir rahatlıkla uyuyamamıştım ve bu uyku bana çok iyi gelmişti. Hele ki o kadar güç kullandıktan sonra çok çok iyi gelmişti!

Aşağıdan gelen seslere daha fazla dayanamadım ve aşağıya inmeye karar verdim. Ayaklarım çıplak olduklarından dolayı üşüyordu ama umursamadım. Merdivenlerden indikçe seslerin kaynağına yaklaşıyordum.

"Oğlum biraz nazik olsana! Tavanın canı acıdı." dedi Ercivent. Kiminle konuşuyordu bu ya?

"O da doğru düzgün dursun o zaman! Ne diye habire hareket ediyo!" diye sitem etmişti Merih.

Mutfağın önüne gelmemle açık kapıdan onları izlemeye başladım. Mutfak berbat haldeydi ve bu değişik ikili mutfakta bir şey deniyorlardı. Umarım yemek değildir çünkü ortaya çıkan şey asla ona benzemiyordu.

"Lan tava nasıl hareket etsin! Sen hava saçıyorsun ortalığa, tavanın suçu ne!" Merih'in yanındaki tahta kaşığın hava darbesiyle yere düşmesiyle Merih sinirle nefes almıştı.

"Hay ben seni-" Merih'in büyük ihtimal küfürler ile bitireceği cümleyi aniden atılarak kesmiştim.

"Ne yapıyorsunuz siz burada? Savaş mı?"

"Hayır ama her an o da yaşanabilir" demişti Ercivent.

"Ciddiyim ne yapıyorsunuz?"

"Başta pancake yapacaktık ama hamurunu yaparken yanlışlıkla içine un yerine nişasta koymuşuz o yüzden onu yapamadık sonra dedik ki bari krep yapalım ama bu seferde içine tuz yerine şeker atmışız bu seferde o zaman şekilli bir omlet yapalım dedik ama beceremedik en son bari normal, düz yumurta yapalım dedim ama çocuk içerde fırtınalar estirdiğinden bir türlü yapamıyoruz." demişti tek seferde.

"Yani?"

"Yanisi aç kaldık." Ercivent'in bu sözleriyle içeride rüzgar esti. Anlaşılan birisi açken gergin oluyor.

"En iyisi hepimiz sakinleşelim ve sakin sakin kahvaltıyı hazırlayalım." dedim ve yere saçılan malzemelere basmamaya çalışarak tezgahın yanına geldim.

Uzunca bir süre sonra nihayet yemeğe benzer bir şeyler hazırlamıştık. Tadı biraz garip gibiydi ama umursamadık. Kahvaltıdan sonra biz masayı toplarken Ercivent bir süre ortadan kaybolmuştu.

"Çocuklar!" diye seslendi Ercivent.

"Efendim?"

"Arka bahçeye gelin!" hızlı adımlarla arka bahçeye çıktık. Ercivent çimlerin üzerinde oturmuş önünde sıralanmış odunlara bakıyordu.

"Ne oldu?" dedim.

"Otur bakalım. Seninle başlayalım çalışmalara."

"Ne çalışması?" dedim anlamamazlıktan gelerek. Güçlerimiz üzerine çalışmak istiyordu, kontrolü sağlamamızı istiyordu ama yapabileceğimden emin değildim.

"Ufaklık." dedi sakince, anladığımı biliyordu. "Her şey kontrol altında merak etme. " dedi güven verircesine. Sıkıntıyla nefes verdim ve karşısına oturdum. Merih de bahçedeki sandalyelere oturmuştu.

"Şimdi gözlerini kapat ve derince bir nefes al. Sevdiğin, seni mutlu eden şeyleri düşün. Duyularını hisset. Gücünü hisset." diyerek beni yönlendirdi.

Gözlerimi kapattım ve dediği gibi derin bir nefes aldım. Tenime değen rüzgarı, uçuşan kuşların sesiyle gerginliğimi azaltmaya çalıştım.

KAÇAK DENEKLEROnde histórias criam vida. Descubra agora