Follow the rules, missy

802 52 61
                                    

Şarkı - Genesis

"Oh heart, and then it falls, and then i fall."

---

"Kalk hadi gidiyoruz, patron seni çağırıyor." dedi kapıdaki görevli, elinde büyük bir silah vardı.

Adama biraz baktım ve dişlerimin arasından konuştum.

"Hiç bir yere gitmiyorum." dedim, karşı çıkmamam gerektiğini biliyordum ama elimde değildi.

Adam bıkkınlıkla iç çekti ve gözlerimin içine baktı.

"Zorluk çıkarmayın hanımefendi, ya isteyerek ya da zorla." dedi. Neden dinleyecektim ki onları?

Ne yapmam gerektiğini düşünürken aklıma bir fikir geldi.

Ayağa kalktım ve yavaş adımlarla kapıya yürümeye başladım, odadan çıktığımızda görevli arkamdaydı ben de önde yürüyordum.

Yürürken durdum ve arkama bakmadan koşmaya başladım.

Adam arkamdan bağırdı ve beni kovalamaya başladı ama çok hızlı koşuyordum, adam telsizlerden diğer görevlilere haber verdiğinde bilmediğim koridorlarda giriyor, bir çıkış yolu arıyordum.

Arkamdaki görevlilerin sayısı fazlalaşmıştı, arkamı dönüp onlara baktığım sırada önümü görmediğim için bir şeye çarptım, bir beden?

Çarptığımda sendelediğim bedene bakmak için kafamı çevirdim ve kafamı çevirmemle elinde iğne olan doktor önlüklü bir adamı görmem bir oldu.

Arkamda görevliler vardı, arkaya koşamazdım. Yanlarımda duvarlar vardı, sıkışmıştım.

Yanımdaki camekanlı odaya baktım, ve koltukta bağlı olan Bucky'i gördüm.

Ben Bucky'e bakarken arkamdaki adamlar kollarımı tuttular ve beni sürüklemeye başladılar.

"BUCKY! YARDIM ET ! LÜTFEN!" Yapabileceğim son şeyi yaptım ve Bucky'e bağırdım, Bucky'nin gözleri gözlerimle buluştu, onu bağlamışlardı ve yapabileceği hiç bir şey yoktu.

Bucky'nin kaşları korkuyla çatıldı, gözlerindeki çaresizliği gördüm.

Gördüğüm son şey de korku dolu mavi gözlerdi zaten, koluma saplanan iğneyle beraber gözlerim karardı ve kendimi görevlilerin kollarına bıraktım...

---

Gözlerimi açtığımda laboratuvar gibi bir yerdeydim, dişçi koltuğu gibi bir koltuktaydım ve ellerim demir kelepçelerle bağlıydı.

Yukarı baktım, sadece oturduğum koltuğu aydınlatan bir ışık gördüm.

Ağzım bir bant ile kapalıydı ve konuşamıyordum.

Etrafıma bakındığım sırada odanın ışıkları açıldı ve içeri arkasında askerlerle beraber yaşlı bir adam girdi.

Alexander Pierce, dünya güvenlik konseyi sekreteri ve savunma bakanı.

Ne işi vardı burada, S.H.I.E.L.D'da çalışırdık, toplantılara girerdik, beni kurtarmak için mi buradaydı?

Pierce koltuğun önüne kadar geldi ve yüzündeki sırıtmasıyla durdu.

"Selam Rina, beni gördüğüne şaşırdın mı?" dedi kollarını iki yana açarak, gözlerim kocaman açılmıştı.

"Şimdi ağzını açacağım, bağırmak yok tamam mı?" dedi ve ağzımdaki bantı çıkardı.

"Pierce?" dedim anlam veremeyen bir ses tonuyla, o da mı HYDRA ile birlikteydi? olamazdı ki, o S.H.I.E.L.D'da çalışıyordu.

Pierce kenardan bir sandalye çekti ve önüme oturdu.

Go back to sleep doll / Bucky BarnesWhere stories live. Discover now