geceye yüz tutmuş vakit nedeniyle evlerin ışıkları yanmayan sokak, yine her zamanki karanlığına bürünmüştü. korku filmini andıran bu yollardan geçerken wooyoung'un ne kadar korkmuş olabileceğini düşününce, hızlandı istemsizce san'ın adımları. son köşeyi de döndüğünde koşmaya hazır bedeni duraksadı yalnızca.
sırtını duvara yaslamış wooyoung oldukça içten şekilde gülüyordu, daha önce hiç san'a kırıntısını bile göstermediği bir şekilde... ve onu güldürebilen yunho, tek elini wooyoung'un başının yanına -duvara- yaslayarak yakınlaşıyordu.
san'ın bedeninde değişimler olurdu içi kavga isteği ile dolduğunda. kanını taşıyan damarlar belirginleşirdi ve elleri istemsizce yumruk hâlini alırdı bu durumu bastırmaya çalıştığında. her ne kadar dıştan kontrolü sağlasa da içi daha da karışırdı, öfkesi dolardı içine yumruğuyla başkasının üstüne atamadığından dolayı.
işte tam o anda en yakın arkadaşlarından birine böyle tepki veriyordu bedeni, sebebini sorgulamaktan çekiniyordu aklı.yanlarına adımlarken az bir mesafe kala hissetti küçüğü ve ona bakarak göz kontağı kurdu. tam dip dibe geldiklerinde wooyoung'u belindeki kemerden kavrayıp çekti kendine san. sırtını duvardan, odağını yunho'dan ayırmıştı böylece. sakin gözükmeye çalışsa da sesi her zamankinden sert çıkarak duygularını ele verdi.
"git, geliyorum."san'ın yaptığı ani hareket, wooyoung'un yerde hiçbir taş olmasa da şaşkınlık dalgalarına takılmasına sebep oldu. düşecekken geniş omuza tutunmuş, gözlerini kaçırarak uzaklaşmış ve yalnız bırakmıştı onları.
"napıyorsun sen?"
"plan değiştirdim. tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır, korkutacağıma iyimser yanaşayım falan dedim."
san kafasını iki yana sallayıp gitmekte vakit kaybetmezken bağırdı arkasından yunho, gülüşünü silerek.
"hey! hakkında neler öğrendiğimi sormayacak mısın?"
bir cevap verme gereğinde bile bulunmamıştı.
koltuğun oraya vardığında wooyoung çoktan yanında getirdiği içki şişelerinden birini yarılamıştı bile şehrin ışıklarının karşısında. yanına yerleşip hiç dokunulmamış şişeyi açtı.
"sigarayı bırakmalıyım ama içki içebilirim öyle mi?"
"hayır, o şişe de benim için. kapağını açtığın için teşekkürler, biraz güç gerekiyor da."
wooyoung dudaklarını birbirine bastırmış şekilde gülümserken diğerinin elindeki şişeyi kaptı ve ayak ucuna bıraktı.
san'ın ne diyeceğini önceden tahmin etmiş, onunla birlikte eş zamanlı söylemişti. "baş belası."çok sessiz geçti dakikalar. o kadar sessizdi ki, esen rüzgarın ve wooyoung'un boğazından geçen acı içkinin sesini işitebiliyorlardı.
"uh... pekâlâ... soru sormak yasak olunca bir yabancıyla muhabbet hiç dönemiyormuş."
kafasını yana çevirip san'ın keskin yüz hatlarında gözlerini gezdirdi. ve ekledi.
"sadece ufak bir şey sorabilir miyim?""pekâlâ, sor. fakat canım isterse cevaplarım."
"ailen nerde?"
san da aniden çevirdi kafasını ve ona bakan gözlere dikti gözlerini. adem elmasının şiddetli hareketi, yutkunmakta güçlük çektiğini ele vermişti. bakışları ise gözlerinin önünde canlanan anılar yüzünden boşluğa kilitlenmişti. kirpiklerinin titreyişini görmek mümkündü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OUTLAW 🥊 woosan
Fanfictionwooyoung teklifim şu wooyoung sokakta serserilik yaparak adam döveceğine ringlere çıkıp adam döveceksin wooyoung ben de çıkacağın o maçları ve geri kalan her şeyi ayarlayacağım wooyoung üstüne konan bahisleri ve kazandığın parayı bölüşeceğiz wooyou...