32

3.3K 468 152
                                    


"nasıl oldu bu? kimin yaptığını gördün mü?"

dizlerini torpidoya yaslamış wooyoung, tırnaklarını yiyip duruyorken sürekli gözlerini kırptığı bir ruh halindeydi. boğazına attığı düğüm çözülmüyor, sorulan hiçbir soruya cevap vermiyordu. söylenen hiçbir şeye tepki göstermiyordu. ağlamayı bir süre önce kesmişti, beklediği kişilerin gelmemesiyle tutunduğu ufak umudun boğazının kesilmesi gibi.

aslında suskunluğunun tek sebebi, şahit olduğu bıçaklanmanın gözlerinin önünde sürekli başa sarması ve onu deliye çevirmesiydi.

"bizim mahalledekilerin yapması imkansız. aramızdaki bağı biliyorlar. san'a ne yaparlarsa misliyle karşılığını alacağını çok iyi biliyorlar. cesaret edemezler."

seonghwa hâlâ bir cevap alabilmek için çabalarken kol saatini dikizliyordu. arka koltuğa uzanıp arkadaşının bileğini tuttu ve hiçe indirgenebilecek kadar yavaşlamış nabzını kontrol etti.

"siktir..."

onca bağırışa sağır wooyoung, ufacık fısıltıya kayıtsız kalmadı. çevirdi kafasını ve baktı korkuyla san'a. ani bir hareketle arabadan inip arka kapıyı açtı baygın bedeni oradan çıkarmak için. önceliği sevdiğini kurtarmaktı, doğuracağı kötü sonuçları ileride düşünecekti.

yakınlardan duyulan başka bir arabanın kapısının sertçe kapatılma sesiyle irkildikten sonra göz kamaştıran fara gözlerini kısarak baktı. zorlukla seçebildi onlara doğru koşan hwiyoung'u ve arkasındaki chaewon'u.
"hey! biriniz sedye getirsin!"

hwiyoung birkaç kez bağırışının ardından dikkatleri üstüne toplamayı başardı. gözü sadece san'ın üstündeyken özellikle de wooyoung'a bakmamak için çaba sarf ediyordu.

sedyeyi sürükleyen sağlık görevlilerin yanında koşturmacaya ayak uydurarak aynı hızla içeri girdi. hemen arkasından san'ın arkadaş grubunun kalanı da yetişmişti. ameliyathanenin önünde hepsi durdurulduğunda hemşirelerden teki onlarla kaldı.

"kana ihtiyacımız olacak. hastanın kan grubunu biliyor musunuz?"

"ab." dedi seonghwa, emin şekilde öne atılarak.

bütün gözler tek tek dolaştı birbirlerinin üstünde. kollarını göğsünde bağlamış hwiyoung gürültülü sessizliğin karşısında gözlerini devirdi ve tek elini havaya kaldırdı.
"pekâlâ, benimki de ab."

işte o an bütün gözler toplandı tek kişinin üstünde. bakışlarda hem şaşkınlık hem de minnettarlık bulunuyordu. en çok da wooyoung'un.

"bir kişi yetmez." dedi hemşire herkesin erken sevindiğini düşünerek.

"kaç kişi lazımsa buluruz biz."
mingi öne atıldığında herkes başıyla onayladı söylediğini. mahalleye gidip güzellikle getiremediği kişileri de zorla getirmek, hemşirenin dudaklarından çıkacak tek kelimeye bakıyordu.

"hızlı olmalısınız..."

birkaçı kan verecek kişiyi bulmaya gittiğinde hwiyoung da hemşirenin talimatlarını takip etmişti.

hongjoong ne zaman yere, duvar köşesine sindiğini fark edemedikleri wooyoung'un önünde çömeldi.

"söyle, kim yaptı bunu?"

aslına bakılırsa canını acıtmasına rağmen kafasında o görüntüyü sürekli döndürmesinin sebebi de tam olarak buydu. kimin yaptığını hatırlayabilmekti. lakin karanlıktı hatırasında, yüzlerini görememişti.

"konuşmuyor."

"susmanın sırası değil." dedi hongjoong daha katı çıkan sesiyle sevgilisine cevap verirken.

OUTLAW 🥊 woosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin