3.7

604 52 75
                                    

herkese selam, biz geldik! bu bölüm o kadarrrr minnoş oldu ki lütfen yıldıza basmayı ve bolca yorum yapmayı unutmayın! 💘

iyi okumalar perisi en güzel perilerimeeee ✨🧚‍♀️

🎶 özdemir erdoğan / bana ellerini ver

Genç kadın, kızıl komutanın lojmanının önündeydi. Aralarındaki tek engel çalması gereken kapıyken üstünü son kez düzeltti. Siyah, kısa bir şort tulum vardı üzerinde. Saçlarını açık bırakmış, ortadan ikiye düzgünce ayırmıştı. Komutan hep cıvıl cıvıl görüyordu onu. Artık biraz siyahla görmeye alışsın istiyordu.

Dün iki arada bir derede girdikleri o yakınlaşma hoşuna gitmişti. Dudaklarını hâlâ teninde hissediyordu. Bambaşkaydı onunla olmak. Asla susuzluğunun dinmemesi gibiydi; biraz hoyrat, doyumsuz... Ama güzel. Sıra dışı.

Heyecan içerisinde kapıyı çaldı. 

Çok geçmeden açıldığında, sevgilisini öpmek için bir hamlede bulundu ama komutan geri çekildi. Bunu şaşkınlıkla karşıladı, genç kadın. Abisine yakalanma durumundayken ileri gidebildiği kadar giden adama ne olmuştu da geri çekiliyordu?

Hafif öfkeli, "Bir sorun mu var?" diyerek sorduğunda cevabını çoktan almıştı. Kızıl komutanın yeğeni Melis, öğretmeninin sesini duyar duymaz neşe içinde çığlık atmış ve koşarak bacağına doğru sarılmıştı. "Öğretmenim!"

Şaşkınlıkla gülümsedi, Aybike. "Melis..." dedi ve saçlarını sevdi. Senin ne işin var burada gibi bir soru soramazdı. Sonuçta dayısının yanındaydı. 

"Ablamın eşinin akrabası vefat etti, Melis'i götürmek istemediler. Bir geceliğine ben bakmak durumunda kaldım." Ensesine götürdü elini, oradaki saçlarını karıştırdı. "Biliyorum, bebeğim... Ama sanırım çocuk bakıcılığı yapmamız gerek."

Kaşlarını çatarak, "Öyle demesene ya..." dedi genç kadın. Sonuçta bir öğretmendi ve çocuklarla vakit geçirmek mesleğiydi onun. "Bakıcılık değil, bir görev." Berk sırıttı. "O zaman sen bak, ben de uyuyayım." 

Genç kadın gözlerini devirdi. Melis'in sarılması bittiğinde sokak kapısını kapattı, dizlerinin üstüne çöküp yanağını sevmeye başladı. "Dayın çok enerjik olduğu için onunla oyun oynamaya ne dersin, bir tanem?"

Neşeyle ellerini çırptı, Melis. "Evet, öğretmenim... Benim canım çok sıkılıyordu çünkü dayım hiç eğlenceli birisi değil!" Güldü, Aybike. Berk ise, "Öyle mi küçük?" diyerek sordu. Yeğenini kucağına alıp avuçlarına minik ısırıklar bırakırken onları izlemeye başladı, genç kadın. 

Komutan Berk Özkaya'nın kucağına yakışan en güzel şey hiç kuşkusuz çocuktu. Buna, tam şu an karar vermişti.

"Tamam, dayı... Ben oyuncaklarıma bakıp geleceğim!" Kızıl, yeğenini kucağından indirdiğinde söylemek istediği şeyi içinde tutamadı, genç kadın. "Kucağına çocuk çok yakıştı."

Sırıttı, komutan. Göz ucuyla yeğenini kontrol ettikten sonra sevgilisine yaklaştı, ellerini belinde konumlandırıp boynuna ıslak öpücükler bıraktı. Bir yandan da, "Kucağıma birisi daha çok yakışıyor," diyerek mırıldanmıştı. "Öğrenmeni sağlamak için sabırsızlanıyorum."

Genç kadın, işaret parmağını komutanın göğsüne götürüp oradan okşarcasına karın kaslarına doğru indirdiğinde, "Hm..." diyerek mırıldandı. "Ben biraz geç öğrenen bir öğrenciyim... Ve mızıkçı." Tırnağını usulca batırdı. "İstemiyorsam, öğrenmem." Gözlerini açık kahverengilere korkusuzca dikti. "Ve böyle bir durumda senin ilk önce beni öğrenmeye açık bir hale getirmen gerekir."

pus / ayberWhere stories live. Discover now