3.9

639 52 57
                                    

herkese selam! şu zamanlarda tw tayfa iyi bilir ki hayal gücümüze çookk ihtiyacımız var... yıldıza basmayı ve bolca yorum yapmayı lütfen unutmayın! 💘

iyi okumalar perisi ali cabbarlarıma sçdkfnaşlskfn 🧚‍♀️

🎶 sezen aksu / keskin bıçak

"Berk Özkaya..." dedi namlunun ucunu şakaklarına daha çok bastırıp. Komutan, ölümü hiç bu kadar yakınında hissetmemişti. "Resul Özkaya'nın oğlu Berk Özkaya!"

Küt küt atıyordu kalbi, yaklaşmış mıydı?

Yoksa tuzağa mı çekilmişti? 

Resul Özkaya'nın oğlu Berk Özkaya... Yaklaşmış mıydı yoksa onlara? Kumral komutan onu tuzağa çekmiş olamazdı, öyle değil mi? Emindi fark etmediğinden! Soğuk soğuk terliyordu. Alnından akan damlacıklar stresinin en spesifik göstergelerinden birisiydi. Kalbi hiç olmadığı kadar hızlı atıyor, iliklerinde hissediyordu o heyecanı. Hayır, hayır... Korku değildi bu. Heyecan, stres. Farklı birtakım hisler.

Dudaklarını dilinin ucuyla ıslatıp, "Ta kendisi," dedi kararlı sesiyle. Bu, namlunun ucunu şakaklarına bastıran adamı güldürmüştü. "Tıpkı baban gibisin." Sesi acımasızdı. Hissettikleri birbirine girdi, komutanın. Babası gibi değildi o. Onun kadar zalim olamazdı! 

Kedileri seviyordu, insanlara değer veriyor ve onları mutlu etmeye çalışıyordu. Çocukları da seviyordu... Yeğenini mesela. Babası gibi değildi! 

"Bok yoluna gideceğin an bile vazgeçmiyorsun kararlılığından, Özkaya."

Elini yumruk yaptı. Şu an... Tam şu an gebertmek istiyordu bu herifi! "Kimsin lan sen?" diyerek sordu sert sesiyle. 

"Ben kimim..." Düşündü. Kızılın arkasında olan konumunu değiştirdi, birkaç adımla öne geçti. Göz gözelerdi artık. O açık kahvelerin ardında yatan saf nefreti görmüştü, esmer adam. Sert yüz hatlarını alaycı bir tebessümle yumuşattı. Namlunun ucunu usul usul soluna doğru indirirken, "O içindeki çocuğun arkadaşıyım," dedi. 

Kaşlarını çattı, komutan. Ne demekti bu?

Altı yaşından beri ilk defa babasına bu kadar çok yaklaştığını hissediyordu. Onu hiç özlememişti, yokluğu daha rahattı varlığından. Öfkesi, babasını canileştiren insanlaraydı. Ömrünü adaması da bundandı; hiçbir çocuğun babası onların eline düşmemeliydi. Hiçbir çocuk, babasız kalmamalıydı. 

"Sıkacaksan sık, sonra da siktir git! Ne edebiyatı kasıyorsun lan bana suratsız herif? Kimsin sen!"

Kahkaha attı, esmer. Namluyu bastırarak, "Hissetmiyor musun kafasız?" diyerek sordu. Hafif alayımsıydı sesi. Neyin doğru olup olmadığını seçemiyordu, kızıl. Nereden tanıyordu babasını? O heriflerden değilse kimlerdendi? 

Esmerin yüz ifadesi küçük bir çocuğun halini aldı. Dudağını büzdü, tıpkı o altı yaşındaki çocuğun acı içerisindeki büzüşü gibi. "Baba..." dedi sesini incelterek. Kızılın gözleri şaşkınlıkla aralandı. "Lütfen, ölme... Kedimi öldürdün, nolur sen ölme! Küsmeyeceğim sana!" 

Bir adım ilerledi, namlu soluna ağır bir baskıda bulundu. Canı acıdı, alnından akan o damla damla soğuk terler hız kazandı. Dişlerini sıkarak, "Kimsin, orospu çocuğu?" diyerek sordu. Tehditkârdı sesi, olması gereken de buydu. Kendisini hiç iyi hissetmiyordu. Aklını kullanamıyor, sadece bu adamı silahla da değil; çıplak elleriyle öldürmek istiyordu.

Sırıttı, esmer. "Bir adım daha atarsan leşini köpekler bulur." Kızıl sırıttı. Bir adım daha attı. "Hadi," dedi damarına basmaya çalışarak. Namlunun ucu göğsünü zorluyordu. "Hadi, bassana!"

pus / ayberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin