4.1

511 43 39
                                    

herkese selam, biz geldik! 💘

yıldıza basmayı ve bolca yorum yapmayı lütfen unutmayın, iyi okumalar perisi en güzel perilerimeee 🧚‍♀️

bu bölüm, sorgulamaikile için! 

🎶: maNga - ışıkları söndürseler bile

"Yoruldunuz mu?" Berk, yeni yetme askerleri eğitmek için görevlendirildiği ortağı Ömer Eren ile birlikte parkurda yerini çoktan almıştı. Çocukların canını burada okudukları yetmiyormuş gibi yüzündeki sert ifadesiyle yorulup yorulmadıklarını sormuştu, Komutan Ömer Eren. 

Kendi kendine gülmek istese de bunu bastırdı, Komutan Berk Özkaya. Geldiği ilk zamanlar Ömer Eren'in idmanından geçmek zorunda kalmıştı. Tek dileği, buradaki çocukların en azından kendi iyilikleri için yorulduk dememeleriydi. 

Hep bir ağızdan, "Fazla değil, komutanım!" diyerek nefes nefese söylendiklerinde sırıtarak Berk Özkaya'ya baktı, Ömer Eren. İş ilişkisi olduğunda tüm husumetlerini kapı dışına bırakıyorlardı, olması gereken de buydu. 

"Fazla yorulmamışlar..." diyerek sesini incelttiğinde talimatı almışçasına güldü, Komutan Berk Özkaya. 

Ve o an tüm parkur alanı titretecek derece güçlü bir sesle bağırdı. "Kalkın ayağa, sızlanmayın! Okul bahçesi değil burası sızlanasınız! Kalkın!"

Uzandıkları yerde kendilerine güç vererek kalkıp hazır ol komutuna geçtiklerinde, düz bir çizgi halinde dizilmiş askerlerin önünde yürümeye başlamıştı, Özkaya. Hepsinin yüzlerine teker eker sert bir ifadeyle bakıyor, içlerindeki o hırsı anlamaya çalışıyordu. 

"Sen..." Birinin önünde durdu, Özkaya. Oldukça bebek yüzlü görünmesine rağmen kahverengilerinin ardında taşıdığı hırsı fark edebilmişti. Asker, bir adım öne çıkarak konuştu. "Kerem Dağ, İzmir! Emredin Komutanım!" 

İzmir... Oralardan çıkıp gelen bir tek Küçük Hanım'ı değildi demek ki.

Berk Özkaya, Ömer Eren'e dönerek hafifçe sırıttı. "Bu sahneyi daha önceden yaşamadık mı?" 

Ömer, Berk'in ne kastettiğini anlamıştı. İlk toplandıkları haftalardan bahsediyordu. Kumral komutan, aralarında en parlak olarak gördüğü o çömez kızıl askere seslenmiş, askeriyeye hoş geldin eğitimi adı altında ıslak havluyla bir eğitim vermişti. 

Çok iyi hatırlıyordu, Özkaya. Nefessiz kalsa da asla pes etmemiş ve tek kelime çıkarmamıştı ağzından. Komutan Ömer Eren'in cevabı ise havluyu çektikten sonra aferin aslanım, olmuştu. 

Aralarındaki -sonradan bozulan- o bağ buradan geliyordu.

Ömer, Berk'e havluyu ve su bidonunu getirmesi için işaret yaptığında yeni asker Kerem'i ortaya alarak yere uzanması gerektiğini söyledi. Ona üstten bir bakış atarak, "Düşman size yemek vermeyecek," dedi tok sesiyle. "Kuş tüyü yataklarda yatırıp kahvenizi yudumlarken askerlerin saklandıkları sığınağın adresini istemeyecek!" 

Kızıl komutan, havluyu Kerem'in yüzüne örttükten sonra Ömer güldü. "Geç," dedi müsaade vererek. Başıyla onayladı, Berk. Kerem'in üstüne çıkarak onun hareketsiz kalmasını sağladı. Yüzüne bıraktığı havluyu kenarlarından tutarken Ömer çoktan havlunun üstüne suyu dökmeye başlamıştı. 

"Düşman size bu suyu içmeniz için de vermeyecek!" diyerek parkuru inletircesine bağırdı. 

Kızıl komutanın bacaklarının arasındaki vücut çırpınırcasına nefes almaya çalıştı. O sırada aklı bambaşka yerlere gitmişti, Berk'in. Babası hakkında söylediği her şeyin doğru olduğunu bildiği esmer oğlan... Unutmamıştı. Onun söyleyeceği adrese gidecekti. Her ne olursa olsun gidecekti. 

pus / ayberWhere stories live. Discover now