Bölüm 20 : Rose

10.3K 1.1K 1.7K
                                    

Şarkı: Katie Garfield- Warfare

Karanlıkta koşuyoruz
Saklanacak yer kalmadı
Savaş hatları çizildi
Dumanı ve ateşi tadın.

-

Okuduğum notun içinden çıkmam uzun sürmüştü, sürekli aynı kelimeleri gözden geçirip duruyordum. Kafamın içi bir an öyle boşalmıştı ki seslensem zihin duvarlarımda yankı yapabilirdi.

Falcon Sarpedon. Falcon. Sarpedon.

Muhtemelen yankı yapan kelimeler bunlar olurdu.

Bir yandan onun bu dünyada olabileceğine ihtimal versemde, gerçekten var olmasına kendimi hazırlamadığımı fark ettim. Bir tane kitap karakterimi görmek fazlasıyla sarsıcıydı, ya iki tanesini görmek? İnanılır gibi değil!

Gözlerimi nottan kaldırıp odada dolaştırdım. Bu not odama kadar nasıl gelebilirdi? Bunu buraya kim koymuştu? Döndüğümde mumlar yanıyordu, ya Ailis girmişti ya da notu bırakan kişiydi. Hizmetliler ben odada olmadığım sürede içeri girmiyorlardı.

Belki de odama Ailis dışında rahatça girebilen başka biridir?

Aklıma gelen isimle gözlerim hafifçe kısıldı, elimdeki notu daha sıkı tuttum.

Gölge.

Falcon gerçekten o olabilir miydi?

Ellerim titrerken notu katlayıp pantolonumun cebine koydum ve yere oturup bacaklarımı kendime çekerek düşünüp durmaya başladım. Belki beni köye giderken yakalamadan önce odama uğramıştı ve olmadığımı görüp peşime düşmüştü. Bu konuda ne düşünmem gerektiğini bilmiyorum fakat Gölge olması muhtemel geliyordu.

Lakin notta yazdığı gibi... Beni kurtarmaktan bahseder miydi? Ondan daha önce böyle bir medet ummuştum fakat bana bu diyardaki her şey gibi Efendi'ye ait olduğumu söylemişti. Belki de kendini açık edemiyordu, gizli bir hikâyesi vardı?

Peki ya Efendi'yle aralarındaki ilişki neydi? Kardeşi falan olabilir miydi?

Düşüncelerimin beni çıkardığı noktaya gelince şaşkınlıkla soluğumu verdim. Aklım o kadar karışıktı ki çözmem şu an için mümkün değildi. Blake'in bir kardeşi olabilir miydi? Bunu daha önce hiç düşünmemiştim. Aile üyelerini daha iyi araştırmalıydım.

Balkondan esen havayla uçuşan perdeye bakarken, düşüncelerim başka yere saptı ve bu sefer yine olduğum yeri sorgulamaya başlamıştım. Bir zaman yolcusu muydum, yoksa komada mıydım?

Bu dünyadaki yerim neydi?

Elimi havaya kaldırıp esen havayı hissettim. Eğer komadaysam ve tüm bunlar benim aklımın içinde yaşanıyorsa nasıl bu kadar gerçek hissediyordum?

"Tüm bunlar başına nasıl geldi, Ross?" diyerek mırıldandım. Geri dönme arzum hiç dinmiyordu, fakat bir yandan da kendimi bu dünyaya iyice çekilirken buluyordum.

"Ross..."

Tam arkamdan gelen sesle zihnen kendime geldim ama uzunca bir süre kıpırdamam mümkün olmadı. Düşüncelere öyle dalmıştım ki biri geldiğinde hissedecek durumda bile değildim. O biri sinsi Efendi'den başkası olsa belki bir nevi fark edebilirdim ama bu adamın gizlice sokulması şaşırılacak bir şey değildi.

Başımı ağır çekimde soluma çevirdim ve onu ayakta dikilirken gördüm. Gözlerim bacak hizasında olduğu için başımı biraz geriye yatırmam gerekti.

Söylediğimi duymuştu. Ross dediğimi duydu. Lanet.

Bana tepeden bakarken kaşlarını yukarı kaldırdı.

ZAMANSIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin