♣ 4. BÖLÜM

76 23 12
                                    

Asım'a aldığım hediye paketini restoranda unuttuğumu hatırlayınca acı acı güldüm. Ya fazla sarhoştum, ki başımın dönmesi dışında hala düşünebildiğime göre bu doğru olmasa gerekti, ya da bilinçaltım zihnimden ve kalbimden önce bırakması gerektiğini anlamıştı. Ama Ayla Ablaya söylediğim gibi nasıl yapacağımı, nasıl nefes alacağımı henüz bilmiyordum. Bu yüzden o beni bırakmak istese de benim onu bırakacak gücüm yoktu.

Taksi evimizin olduğu sitenin önünde durduğunda derin bir nefes aldım. Şoförle gözlerimiz aynada kesişti. İnmek için hamle yapmadığımı görünce "Abla, geldik." dedi. Başımı sallayıp onu daha fazla bekletmeden cüzdanıma uzandım. Taksimetrede yazan kadar ücreti çıkarıp uzattığımda bu yüzleşmeyi daha fazla geciktiremeyeceğimi biliyordum.

Kapıya uzanıp açtım. Dışarıya attığım ilk adımla tökezledim. Hala açık olan kapıya tutunup ayakta kalmayı başardım. Şoförün bana attığı kötü bakışlara karşılık savruk bir özür dileyerek kendimi kontrol etmeye çalıştım. Kapıyı kapattığımda hızla hareket eden aracın ardından ise bir süre bakakaldım.

Kocam bile bana katlanamıyorken elin taksi şoförünün bana acımasını beklememeliydim. Fakat adamın yaptığı, bulanık zihnimde bir çocuk hüznü yarattı. Dudaklarım bükülürken ağlamamak için kendimi zorladım. Gözyaşlarımı Asım'a, evde beni bekleyen kocama saklamalıydım.

Zorla da olsa evimin kapısına kadar gelmeyi başardım. Çantamda anahtarlarımı ararken kapı aniden açıldı ve içerideki sinirli kocam "Neredesin sen?" diye bağırdı.

Ani tepkiyle geriye sıçradığımda kendi ayaklarıma takıldım. Geriye doğru düşecekken Asım beni belimden tutunca ellerim istemsizce omuzlarına tutundu. Bir süre öylece kaldık. Aylardır bana elini sürmeyen kocam ilk defa bana yardım etmek için bile olsa dokunuyordu. İşin içindeki ironi durumumuz göze alınmasa beni güldürebilirdi, ancak kendimi gülecek kadar bile zorlayamıyordum.

Yine de bu yaşadıklarımız komikti. Çünkü ben düşerken tutsun diye ona defalarca kez seslenmiştim. O ise beni tutmak şöyle dursun, bugün öğrendiklerimle uçurumun kenarında sallanan beni acımadan boşluğa yuvarlamıştı.

Şu ana döndüğümüzde ise beni bırakmak için herhangi bir hamle yapmadığını fark ediyordum. Benim ellerimse hala onun omuzlarındaydı. Bugün başka bir kadın tarafından dokunulan omuzlarında...

Aklıma gelenlerle ellerimi aniden onun üzerinden çektim. Göz temasımızı kesip arkaya doğru daha dikkatli bir adım attım.

"İyiyim, tamam, bırak beni."

Ayakta durabileceğimi anladığında belimdeki ellerini çekti.

"Gir içeri," dedi.

Onun açtığı boşluktan gözlerimi odaklamaya çalışarak içeri girdim. Banim ardımdan kapıyı kapatıp salona yürüdü. Ardından gelip gelmediğime bakmadı bile.

Kendisini L koltuğa bıraktığında gözlerim orta sehpaya kaydı. Sabah temizleyip bıraktığım sehpada yine küllük ve bir kahve kupası vardı.

"Neredeydin?" diye sorduğunda gözlerim tekrar onu buldu.

Neredeydim?

Benim yerim belliydi. Bugüne kadar evimizde, yuva dediğim bu iki oda bir salon, 70 metrekarelik küçük dairedeydim. Asıl o neredeydi? Geceleri mesaiye kalıyorum dediğinde gerçekte kiminleydi? Ben bir ışığa muhtaçken o kimin kollarında alev almıştı?

Ona olan kırgınlığım ve kızgınlığım cevap vermemi engelliyordu. Bu yüzden üzerimdeki gözlerini yok sayarak ona arkamı dönüp odamıza ilerledim. Bu yaptığım onu çileden çıkarmış olmalı ki iki adımda bana ulaşıp önüme geçti. Kollarımdan tutarak beni durdurdu. Sert tutuşu yüzünden kollarım acısa da sesimi çıkarmadım, canımı bana olan ihanetinden daha fazla yakamazdı çünkü.

Zamanın KıyısındaWhere stories live. Discover now