37, final

2.8K 252 319
                                    

-sevişmek ah ne hoştur, yıldızların altında

eh finale geldik artık yorum yaparsınız herhalde 😔


⋆ ˚。⋆୨♡୧⋆ ˚。⋆

Akşam saatleriydi. Batan güneşin kızıllığı bütün gökyüzünü sarmışken Jeongguk benden hazırlanmamı istemiş, dışarı çıkacağımızı söylemişti. Ben de klasik bir akşam yemeğine uyacak türden beyaz bir gömlek ve bedenime tam oturan dar bir pantolon giymiştim.

Odadan çıktığımızda Jeongguk'un üzerinde tamamen siyahın hakim olduğu bir kombin vardı. Tabii ki, şaşırmıyordum. Siyah ceketi ve kalın uyluklarını saran siyah deri pantolonuyla benim aksime oldukça koyu görünüyordu. Zıtlığımıza gülümsemek istedim.

Yavaş adımlarla yanıma gelerek ıslık çaldığında yüzümü avuçları arasına alarak göz kırptı. "Çok güzelsin." Yüzümdeki ellerinin bileklerinden tutarak parmak uçlarımda yükseldim ve dudaklarına sevgi dolu bir öpücük bıraktım. Her iltifatında sanki ilk kez duyuyormuşum gibi kalbimin hızlanması beni utandırıyordu. Ama Jeongguk onun için hızlanan kalbimin sesini dinlemeyi sevdiğini söylediğinden beri bu durumu o kadar da kafama takmıyordum.

İltifatıyla ensemdeki uzamış sarı saçları elimin tersiyle flörtöz bir şekilde savurdum. Jeongguk, bunu yaptığımda istemsizce dudaklarımı büzdüğümü ve çok öpülesi durduklarını söylüyordu. Ve dudaklarımızı birleştirmesine bakılırsa yine öyle hissetmişti.

Öpüşüyle birlikte elini belime yerleştirdi ve bulunduğu yeri okşamaya başladı. Bu, sanki yer ayaklarımın altından kayıyormuş gibi hissettirdi. O an güçlü kolları arasında olmaktan öyle memnundum ki geriye çekilerek benden gizlediği göz bandıyla gözlerimi bağladığını bile fark edememiştim.

Gözlerimi açtığımda etrafın hâlâ karanlık olduğunu görmemle ufak çaplı panik yaşayacakken Jeongguk beni himayesi altına almış, kolları arasında olmanın güveniyle sakinleştirmişti. "Şş, sakin ol bebeğim. Konuşmamızı hatırlıyor musun? Seni bir yere götürecektim, gözlerin kapalı olacaktı."

Duyduğum güven verici sesle başımı salladıktan sonra beni yönlendirmesine izin verdim. Merdivenlere geldiğimizde ellerimi boynuna dolamamı sağladıktan sonra beni kucağına aldı. Başımı boynuna gömdüğüm sırada basamakları teker teker iniyordu. Ben de bu sırada sert ama okyanus kadar ferah olan kokusunu içime çekiyor, olduğum yerden ayrılmak istemiyordum. Koku hafızam olduğundan kokusunu her hissettiğimde aklımda Jeongguk canlanıyor, yanımda olmasa da varlığıyla beni her ân mutlu ediyordu.

"Kokun çok güzel Jeongguk."

"Hmm, öyle mi?"

Gözlerim kapalı da olsa flörtöz tavırları gözlerimin önüne geldi ve kıkırdamadan edemedim. Gülerken beni durduran şey Jeongguk'un dudakları oldu. Hareketlerini göremediğim için aniden gelen öpücükle başım döndü. Görme duyum şimdilik çalışmadığından algılarım daha açıktı ve öpüşü dudaklarımı kavurmuştu. Gülüşüm gittikçe tebessüme döndü, nihayet merdivenleri indiğimizde beni kucağından indirdi.

Yeniden elimi tutarak bana yön veriyordu ve ben nereye gideceğimizi öyle merak ediyordum ki heyecandan bana seslendiğini bile duymamıştım. "Kapının basamağına dikkat et." Neyse ki düşmemem için beni tutuyordu ve yalnızca ayağımın takılmasıyla yere kapaklanmadan kurtulmuştum.

"Neden şimdi bağladık ki gözlerimi, oraya gittiğimizde bağlasaydık ya. Off!!"

"Sabret Taehyung, anlayacaksın yakında."

Kendi kendime sitem ederken söylediği şeylerle yanaklarımı şişirerek ofladım. Sürprizlere bayılırdım ama aynı zamanda da sabırsız biriydim ve bu yüzden çok çabuk sıkılıyordum, her şey çabucak olsun istiyordum.

mindblow ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin