12.Bölüm

324 22 0
                                    

Karmen Su Hilal'in ağzından

Helikopter yolcuğu sıradan geçmişti. Ekstra birşey olmamıştı. Tabi benim Ateş'den ayrılacağımı düşünüp, ara ara boşluğa dalmam ve beni kendime getiren kişinin Ateş olması dışında herşey normaldi. Daha yeni fark ediyordum. Ateş ile aynı yerde çalışma imkanımız yoktu. Ne yapacaktım ben onu görmeden.

Düşüncelerim arasında askeriyeye varmıştık. Bizi kurtaran askerler Harun'u indirirken bizde arkalarından inmiştik. Harun gerçeği vardı dimi birde. Onu kendi ellerimle öldürmek istiyordum yolda ona bakmamak için ayrı çaba sarfetmiştim.

" Üsteğmen Çağrı Doruk, görev başarıyla tamamlanmıştır komutanım." bunu diyen en üstleriydi. Albay bu sözden sonra Ateşe baktı.

"Yüzbaşı Ateş Yıldırım, görev başarıyla tamamlanmıştır komutanım." Albay kafa sallayıp söze girdi.

"Yüzbaşım ve üsteğmenim önce revire sonra odama gelin. Sizde Karmen Üsteğmenim." neden ismimle seslenmişti ki şimdi. Kesin bir şey var bunda. Hepimiz kafa salladık. Ateşle biz revire gittik. Zaten fazla bir yaramız yoktu. Dayanamadım ve söze girdim.

"Ateş senin görev yerin belli mi?" sesim hem üzgün hem de sinirli çıkmıştı. Bunu fark ederdi ve ben yine kendimi rezil ettim. Ne diye soruyorsun sus otur işte. Yüzüme üzgün bir şekilde bakıyordu. Ama gözleri aynı şeyi söylemiyordu.

"Bilmiyorum kızıl belli değil. Albayın yanına gidince soracağım bende." ne kadar eğitim alsak da karşında bir asker varken senin mimiklerin anlaşılır. Zor olur ama olurdu. Yada şuan o saklamak istemiyordu bilmiyorum. Tek bildiğim şey yalan söylediğiydi.

"Peki o zaman işimizi hızlı bitirelim de gidelim. Timimi özledim." sonlara doğru kaşları çatılmıştı. Ona ne kadar bakmak istesemde baktığımı anlayacağı için bakmamaya çalıştım.

Revirdeki doktor yaralarımıza bakıp işini bitirdi. Bizde ayaklandık, önce albay sonra tim. Albayın odasına giderken yolda Mehmet abiyi gördüm. Beni gördüğüne şaşırmıştı. Hem kızgın hem de özlem dolu sesiyle konuştu.

"Ya kızım sen ne arıyorsun burda. Sen tatilde değil miydin? Yada şöyle söyleyeyim göreve çıktın da niye bize haber vermedin." aslında sinirli değildi. Bu hallerine alışmıştık biz.

"Mehmet abi anlatacağım sonra. Önce albayın yanına gitmemiz lazım. Time söyleme geldiğimi ben gelip sürpriz yapacağım."

"Tamam Su tamam söylemem." gözleri Ateşe kaydı. Yani üniformasına. Yüzbaşı olduğunu yeni fark ediyordu. Hazır ola geçti hemen.

"Üsteğmen Mehmet Kara, emrediniz komutanım." Ateş'in yüzünde gülümseme olacaktı ama kendini zor tuttu. Ne de olsa askeriyedeyiz.

"Rahat asker. Biraz önceki olan şey için de özür dilemene gerek yok. Kızıl ben gidiyorum hızlı gel."
Kafa sallayıp Mehmet abiye döndüm. Ateş'in arkasından kaşları çatılmıştı ona bakıyordu.

"Kızıl derken? Bir sıkıntı mı var Su. Yüzbaşı demeyiz bakarız icabına." bu halleri ne kadar hoşuma gitse de üzülmüştüm Ateş için. Tam birşey söyleyecekken Mehmet abi bana sarılıp susturdu beni. Anlamıştı galiba.

"Abim sen bu hıyara birşeyler mi hissediyorsun. Ağzın ne der bilmem ama gözlerin öyle diyor." uzatmaya gerek yoktu. Mehmet abi benden ayrılıp yüzüme bakınca bende kafamla onayladım.

"Evet abi ama şimdi gitmem lazım. Malum Albay bekletilmez. Diğerlerine ne geldiğimi ne de bu olayı anlatma ben istediğim zaman anlatırım. Hem daha kendi bile bilmiyor." kafa selamı verip yanından ayrıldım. Albayın odasına geldiğimde Ateş kapıda bekliyordu.

GELECEĞİNİ YAZMAKWhere stories live. Discover now