17 - Kurşun

1.1K 160 65
                                    


Chan, Jeongin ve Changbin ile Hyunjin'i sedyeye yatırdı. Minho'nun da aralarına katılmasıyla herkes üzerlerini değiştirdi. Temiz, steril bir ortam yaratmaları gerekiyordu.

Han, kapının önünde Felix ile beraber bekliyordu çünkü çok etkileneceklerini düşünerek Minho içeri girmelerine izin vermemişti.

Chan, eline bir makas aldı. Onu hareket ettirmeden üstündeki kıyafetleri çıkarmaları gerekiyordu. Tişörtünün önünü ve kollarını yavaşça kesmeye başladı. Chan yavaş yavaş kestikçe, Jeongin bir yandan kıyafet parçalarını üzerinden alıyordu. Changbin ise kafasındaki kanamaya temiz bir bezle baskı yapıyor, kanamayı durdurmaya çalışıyordu.

Hyunjin'in vücudu açıldıkça, yüzleri düşüyordu. Daha çok kısa bir süre olmasına rağmen tüm vücudu mosmordu. Muhtemelen hırpalanmış, epeyce dayak yemişti. Bazı morluklar daha büyük, bazıları daha yeşil, sarı renklilerdi.

Pantolonunun bacak kısmı, akan ve orada kuruyan kandan dolayı tamamen yapışmış gibi görünüyordu. Chan çok dikkatli olmaya çalıştı. Pantolon kesildikçe, vücudundaki morlukların orada da devam ettiğini gördüler. Sonunda kurşun giren bölgeyi açmaya gelmişti sıra.

Chan, makası kıyafete doğru yerleştirirken, Jeongin'e ilerideki ateş tablasını işaret etti. "Ateşi hazırla."

Jeongin, ateşi yakmaya giderken, Chan kaldığı yerden işine devam etti. Minho ıslak bir bezle kuruyan kanı yumuşatmaya çalışıyordu. Sonunda Chan, iç çamaşırı dışındaki tüm kıyafetleri üzerinden almayı başardı. Şimdi sedyenin üzerinde, öylece yatıyordu.

Tüm vücudu korkunç görünüyordu. Dostunu öyle görmek, hepsinin yüreğini acıtıyordu. Kaşla göz arasında nasıl böylece hırpalamış, dövmüş olabilirlerdi ki.

Chan, bir süre toparlanmayı bekledikten sonra, hazırlanmış ameliyat tepsisine baktı. Şimdi her şey hazırdı, bacağındaki kurşunu almaları gerekiyordu. Ardından başındaki yaraya bakacak, gerekenleri yapacak ve vücudu temizleyecekti.

Jeongin'e işaret verdiğinde, Jeongin ateş masasının yanındaki kor maşasını eline aldı. Kor maşası, biraz büyük, ucu eğri bir cımbıza benziyordu. Kor maşasını yavaşça ateşe doğru tuttu.

Metal kor maşasının cımbız ucu, ateşle biraz kızardı. Bu, maşa hazır demekti. Elleri titreyerek maşayı ateşten çekti ve onu bekleyen Chan'a götürdü.

Chan, derin bir nefes aldı. Alnından boncuk boncuk terler dökülüyordu. Ucu ateşten kızarmış maşayı, çok dikkatli hareketlerle Hyunjin'in yarasından içeri ilerletti.

Odada yanmış bir et kokusu vardı. Öylesine canı yanıyordu ki, baygın halde olmasına rağmen Hyunjin'in kaşları çatıldı. Minho, etrafında bakındı ama işe yarayacak bir şey bulamayınca çaresizce elinde kan temizlediği ıslak bezi aldı ve Hyunjin'in çenesini Changbin ile zorlayarak açtıktan sonra dişlerinin arasına yerleştirdi. Hyunjin'in dişlerini sıktığını şimdi net bir şekilde görebiliyorlardı.

Chan terini sildi. Gittikçe derine gidiyor, Hyunjin'in etinden çıkan dumanları izliyordu. Sonunda kurşuna ulaşmayı başardı. Maşayı tamamen kurşunun etrafına koyduktan sonra, sıktı ve kurşunu tuttu. Şimdi tek yapması gereken dikkatli bir şekilde, geldiği yoldan kurşunu geri çıkartmaktı, öyle de yaptı.

Kurşun çıktıktan sonra maşa öylece elinden yere düştü. Hepsi titriyordu. Hyunjin çenesini gevşetti, Minho ağzına koyduğu bezi aldı. Jeongin ise kurşunu çıkarttıkları yerin kanamasını durdurmak için tampon yapmaya başlamıştı çoktan.

Chan, yere çömeldi. Başının döndüğünü, midesinin bulandığını hissetti ama henüz duramazdı, hala yapacak işleri vardı.

Jeongin bacaktaki kanamayı durdurup etrafını sararken, Chan da kendini toparladı. Bu sefer Hyunjin'in başına baktı. Evet, çok kanamıştı ama pek geniş bir yara görünmüyordu.

Masanın üzerindeki cerrahi zımbayı aldı. Görünen yaranın üzerine, ikiye ayrılan tarafları eliyle yaklaştırdı ve yan yana iki tane zımba attı. Ardından da yaranın üzerinin sarılması için işi Jeongin'e bıraktı ve odanın köşesine giderek sırtını duvara yaslayıp yere oturdu.

Minho, artık mide bulantısını tutamayacak hale gelmişti. Her şey bittikten sonra odadan dışarı fırladı. Felix ve Han onu gördüğünde aya fırladılar. Zaten yeterince endişelilerdi ama Minho onlara cevap bile vermeden lavoboya koşup klozetinin önüne kendisini attığında, daha da telaşlanmışlardı. İkisi de onu takip ettiler.

"Minho ağabey..." Dedi Felix, sesi çok tedirgin geliyordu. "Hyunjin... İyi mi?"

Minho önce kustu. Bir süre daha kafasını klozete yakın tuttu. İyi olduğundan emin olduktan sonra kafasını kaldırarak gözlerinin içine bakan Han ve Felix'e döndü. "İyi, merak etmeyin."

"Sen neden böylesin ağabey?"

"Onu böyle görmem pek kolay olmadı. Ama şimdi her şey bitti. Sadece dinlenip iyileşmesini bekleyeceğiz."

İkisi de derin bir nefes aldılar. Felix, Minho'nun yanına çömeldi. "Onu ne zaman görebilirim ağabey?"

"En kısa zamanda çocuklar hazırlayıp odaya götürürler, bu yüzden sabırsızlanma."

Felix, Han'a baktı. Yüzünde bir gülümseme vardı. "Duydun mu Han? İyiymiş..."

Han onaylamak için başını salladı ve o da gülümsedi.

Dark Man & The Sunshine | Hyunlix [Omegaverse] ✓Where stories live. Discover now