Akşamın ilerleyen saatlerinde Minho, sürekli telefonuna gelen mesajlar ve aramalar sonucu telefonunu rahatsız etme moduna almıştı. Hyunjin dışındaki tüm whatsapp konuşmaları ise arşivliydi ama bu yeni bir şey değildi.
Minho, kızıl saçlarını şekillendirmiş ve göz etrafını taşlarla süslemişti. Herkesten gizlediği dövmesini kapatıcıyla her zamanki gibi kapatırken aynada kendisine bakarak gülümsedi. Bu gece başına gelecekleri tahmin ediyordu ve sadece hayal etmesi bile Minho'yu kıskançlık duygusunun dalgalı denizine atıyordu.
Arşiv kısmına girerek ona özelden yazan onca numaraya baktı. Hepsi sadece drama kovalıyordu ve bu Minho'nun midesini bulandırıyordu. İstediği tek şey tüm bu insanlardan uzakta, tek odalı bir ev olsa bile fark etmeksizin yatağının içinde yanında Hyunjin ile olmaktı.
Arkadaş grupları sinirliydi. Bir açıklama bekliyorlardı. Grupta Hyunjin ve Minho, genelde birbirlerine gıcık olan yakın arkadaş rolünü oynarlardı. Şimdi Hyunjin'in haberlerini görmüşlerdi ve merak ediyorlardı. Gerçekten yaşanıp yaşanmadığını. Merakın dışında Changbin gibi bu haber doğru olmasa bile milletin ağzına böyle bir laf verdiği için kızgın olanda vardı.
Minho, ailesinin 18. yaş günü hediyesi olarak kendisine aldıkları motorla parti alanına gitti. Yeji'nin partileri her zaman sıkıcı olurdu. En azından Minho için böyleydi çünkü bilincini kapatacak kadar içmek veya birkaç hap yuvarlamak onun tarzı değildi.
Parti alanına girdiği zaman üstündeki bakışları umursamadan arkadaşlarının olduğu masaya oturdu. Minho her zaman böyleydi. Gözler onun üstünde dolaşırdı fakat Minho ya hiç etrafa aldırmaz ya da etrafta gözünü gezdirirken sanki tüm salon bomboş gibi davranır, bunu etrafındakilere hissettir kendi varlıklarını sorgumalarına neden olurdu.
Masaya oturduğu zaman elindeki içki bardağı sevgilisi tarafından alınan Changbin, odağını Minho'nun masaya oturmasıyla ona çevirmişti.
"Sonunda yaşadığına dair haber alabildik. Bir mesaja cevap vermek zor olmamalı Minho." dediği zaman Minho, alayla kaşlarını kaldırdı ve kendi önüne getirilen içki bardağını döndürmeye başladı hafifçe.
"Sadece bir mesaj mı attın ki? Ayrıca Minho mu? Chan'ın aksine benimle rahat konuşmana izin verdiğimi hatırlamıyorum Changbin." dediğinde ikisinin arasındaki kötü türden bir gerilimi attıran bakışmaları Jisung'un,
"Minho hyung, Changbin'e sataşmasan?" diyerek sormasına neden olmuştu. Jisung ile çocukluk arkadaşlarıydı ve bazen Jisung'un, onlarla daha yakın olma düşüncesinden nefret ediyordu Minho. Yine de yapacak bir şey yoktu. Hyunjin ile olan ilişkilerini Jisung'dan bile saklayarak araya asıl mesafeyi koyan kendisiydi.
"Sadece şakalaşıyorduk. Bence Changbin asıl Seungmin onun içkisini aldığı için gergin." diyerek gülüp tekrardan Changbin'e bakarak kendi içkisini yudumladığı zaman Changbin gözlerini devirmiş ve,
"Sen gerçekten gıcık bir adam olmuşsun." demesiyle Minho,
"Alınmıyorum sana. Herkes beni kıskanır. Gıcık bulman çok doğal." dediğinde Changbin,
"Egoist." diye söylenmişti. Minho sadece gülerek cevap vermişti.
Changbin ile aralarındaki normal konuşma tarzı birbirlerine sataşma ve gıcık etme üzerine kuruluydu. Minho dünya yuvarlak derse Changbin, öyle olmadığını bile bile sırf inadına gitmek için düz olduğunu savunurdu. İkisi de bunu ciddiye almaz ama sırf tartışmış olmak için tartışmaya devam ederlerdi.
"Hyunjin ile konuştun mu?" diye sordu Jeongin. Minho, kendilerinden bir alt sınıfta olan Jeongin'in bu tarz partilere katılmasına fazlaca karşıydı. Hatta defalarca kez Chan ile bu yüzden kavga etmişlerdi. Belli bir kural vardı. Herhangi bir alt sınıf, kim isterse istesin veya kimin partneri olursa olsun üst sınıfların partisine katılamazdı. Tabii ki bu durum Jeongin'i bu partilere sokan kişi Chan olunca değişiyordu. Okulun en popülerleri olabilirlerdi. Yine de onlar bile alt sınıftan birini bu partiye getirmezlerdi kurallara saygı duydukları için. Chansa Jeongin'i yanından ayırmaz ve kuralların umrunda olmadığını gerek davranışları gerekse sözleriyle belli ederdi. Jeongin telefonuna bakmış ve Chan'dan gelen mesajla Minho'nun cevabını duymadan masadan kalkmıştı.
