#3

266 29 26
                                    

"Bir şey mi oldu?"

Jimin'in sesi ile aynadan Jungkook'a bakıp tepkilerini inceledim. Yeterince gerginlik yaşamıştı. Kim bilir ne kadar zaman hiçkimsenin yaşamak istemeyeceği muamelere maruz kalmıştı. Hatırlamak bile gözlerini şişirene kadar ağlamasına neden oluyorsa olayın aslını düşünmek bile istemiyordum.

Jimin'e çevirdim bakışlarımı kısa süreliğine. Maviliklerindeki merak ön plana çıkmış bana bakıyordu. Bir ara arkasına bile bakmıştı durumu anlamak için.

Jimin'e gülümseyip yola bakmaya devam ettim.

"Hayır,biraz hız yapmak istedim sadece."

Arkadaki arabayı kontrol ettim. Hâlâ peşimizdeydi.
Nasıl bir manyak kilometreler boyu peşimizde dolanıp dururdu ki?
Takıntılı hayranlardan biri miydi yoksa Jungkook'a eziyet çektiren itlerden miydi? Belki de sadece aynı yola gittiğimiz biriydi? Kim bilir?

Beni boğup duran düşüncelerimi susturdum.
İleriden sağa döndüm ve gaza yüklenip hızımı arttırdım.
Belli bir süre aynı hızda ilerlemiştim.

Arkamı tekrardan kontrol ettiğimde aynı aracı görememek garip hissettirmişti. Kaşlarım çatıldı.
Bizimle oyun mu oynuyordu yoksa ben mi aklımda çok kuruyordum?
Jimin ile takıla takıla ona mı dönüşüyordum acaba?

Yavaşlamıştım biraz. Kalan yol boyunca kimseden çıt çıkmamıştı.
Jimin temkinli davranıyor her hareketimi inceliyordu.

Jimin benim yan koltuk prensesimdi.
Yol boyu abur cubur yer şarkıları kafasına göre seçip açar ve asla tükenmeyen enerjisiyle beni de mutlu ederdi. Jungkook olduğu için o arkaya oturunca Jimin de arka koltuğa oturmuştu.

Dakikalar sonra otele geldiğimizde arabayı otelin parkına park ettim. El frenini çekip arabadan indim.
Gözlerim yine etrafta dolaşmış o siyah aracı tekrardan görmediğime emin olarak
Jungkook'un kapısını açmıştım.

"Gel bakalım."

Genelde hislerim beni yanıltmazdı ama bu durum garibime gitmişti.
Bu sefer zihnimde yankı yapan sesleri ben değil Jungkook susturmuştu o sevimli görüntüsüyle.

Elindeki dosyayı sıkıca tutuyordu göğsüne saklayıp. Sağ elinde de verdiğim üç tane tükenmez kalem vardı.

Jimin arabadan inip kapıyı kapattı ve gözlerini kısıp tek kaşını kaldırarak bana baktı.

"Benim kapımı şoförüm açmadı. Üzüldüm bak şimdi."

"Bu aralar çok alıngansın Jim,gününde misin yoksa?"

Jungkook'un yüzünde beliren ufak tebessümü az önce içimde olan gerginliği de silip süpürmüştü. Masum bakışlarla başını hafifçe kaldırıp bana baktı. Gözlerime bakmaya çekiniyordu.

"Bunları da yanıma alabilirim değil mi?"

Gülümsedim bu tatlı görüntüsüne. Hem görünüşü hem mimikleri hem de hareketleri içimde farklı hislerin uyanmasına neden oluyordu.

"Alabilirsin."

Arabayı kilitledim. Kapı kulbunu bir kez yavaşça çekip kilitlendiğine emin oldum.

"Hadi gidelim."

Havanın kararması yakındı.
Üçümüz de yan yana dizilip otelin içine girdik. Rezervasyon yaptığımız odanın anahtarını almak için resepsiyona ilerledim. Jimin ile Jungkook,ben kalan şeyleri hallederken verilen alkolsüz kokteylleri içiyordu. Bir hafta burada duracak ardından farklı bir eve geçecektik.

Jungkook'un o evde ne yaşadığını bilmiyordum. Geçmişi olan bir evde kalmayı istemeyeceğini düşünmüştüm özellikle de bu geçmiş keşke kafamı bir yerlere vursam da unutsam denilebilecek uyku kaçıran türden olunca.

The Prisoner in Basement-[taekook]Where stories live. Discover now