İç Savaş

4.8K 191 66
                                    

Murat Şimşek

Alya'ya baktığımda uyuyordu. Sanki küçük bir çocukmuş gibi sırıtıyordu. Bu hâli ile çok tatlıydı. Uyanıkken, sanki her an öldürülebilirmiş gibi ciddi bir ruh hâline bürünüyordu. O bu hâli ile çok güzeldi.

Telefonumdan gelen sinir bozucu ses ile düşüncelerimden ayrıldım. Telefona baktığımda Buse aradığını gördüm. Şuan mesai saatinde olmalıydı ve Buse hiçbir zaman mesai saatinde aramazdı. Telefonu yanıtladım.

"Bir şey mi oldu Buse?" Buse yutkundu. Gergindi. Önemli bir şey mi olmuştu?

"Abi, annem babamı aldatmış." Gözlerim bir daha kapanmamak üzere açıldı.

"Ne diyorsun sen?!"

"Abi,annemin değerleri Alya'ya uyuyor ama Babamın değerleri uymuyor. Orda diyemedim."

"Tamam, mesain bitince evde ol. Alya'da dahil hepimiz bu konuyu konuşucaz."

"Abi, Alya gelmese?" Dedi ürkek sesi ile.

"Abim o bir asker. Bizi görünce korktu. Normalde yapmaz, sen bana güven." Derin nefes alışları sessiz arabayı doldurdu.

"Tamam, abi." Deyip telefonu kapattı.

Annem, nasıl babamı aldatmış olabilirdi ki? İlişkileri çok iyiydi. Babam onun için ölebilirdi bile.

Annemi çok severdim ama ihanet etmesi ona olan sevgimin üzerini yavaşça örterken, yavaş yavaşta sonunu getiriyordu. Her şeyin bir nedeni vardı ama ihanetin yoktu bir nedeni. İhanet eziklikti, korkaklıktı.
Annemin yüzüne asla bakamazdım.

Eve geldik. O artık hiç mutlu olunmıyacak eve.

Alya'ya baktım. Bu sefer gülmüyordu. Kaşları çatık, sanki bir yere odaklanıyordu. Her şeyden bi haberdi sanki. O mutlu Alya gitmiş, ciddi ve korkusuz Alya gelmişti.

Arabadan çıktım. Yüzüme soğuk havanın çarpması ile olanlar tekrardan yüzüme vurdu. Sahi ben gerçekten nasıl davranıcaktım.

Arabanın soğuktan buz tutmuş kapısını açarken,burnumdan soluyordum. Annem bunu nasıl yapmıştı!

Koltukta yatmış, Alya'yı kucağıma alırken, o titriyordu. Alnını yüzüme değdirdiğimde yüzümde kor gibi ateş hissettim. Benim gibi o da hastalanmıştı.

Hızlı adımlar ile yürürken bir andan da Alya'nın titreyen bedenini stabilize etmeye çalışıyordum.

Evin, çiçekler ile donatılmış bahçesinden adım adım geçtikten sonra giriş kapısına ulaşmıştım.

Demir kapıya ayağım ile sertçe vurdum. Olan ayağına oldu Murat.
Kapıyı; yaklaşık bizimle 11 yıldır olan, Selma Teyze açtı.

"Hayırdır, oğlum bir şey mi oldu?"

Burnunu çekerek "Selma Teyze, bu bizim kayıp olan kardeşimiz. Hastalandı bende onu buraya getirdim." Kapıyı bu sefer daha çok açarak bana yol verdi.

"Geç, oğlum."

Eve girdiğimde ev halkının çoğu salonda oturuyordu.

Salona doğru ilerlerledim. Bütün şaşkın bakışlı gözler bana çevrildi. Herkes bir Ayla'ya birde bana bakıyordu. "Ben Ayla'yı odama bırakıp, gelicem." Diyerek üst kata yani odama çıktım.

Uzun bir koridordan geçtikten sonra nihayet odama gelmiştim. Kapısı her zaman ki gibi açıktı.

Koyu kahve ile beyaz tonlarında ki odama giriş yaptım. Onu yavaşça yatağa bırakıp, üstünü öttüm.

Korkusuz AskerWhere stories live. Discover now