Ayaz

2.4K 125 29
                                    

"Ayaz, sen de mi onlardansın? Başka hain var mı?" Zorlukla konuşabilmiştim.

Histerik bir gülümsemeyle "evet, hatta çok başarılı bir hain daha var." Yutkundum. Şu an ona korkuyla bakıyordum ama numaraydı. Afferin kızım! Zaten senden de bu beklenirdi! Biraz rol yapsak sorun olmazdı herhalde?

Gözlerimden düşen her damak çenemden akıp gidiyordu. Aynı zaman gibi. "Ne olursunuz, sizden oluyum. Canımı bağışlayın. Diyerek ağlıyordum. Senden de ne cevherler varmış da ben bilmiyormuşum. Buna gülmek istesemde gülmedim, gülemedim.

Gözlerine bakabilmek için eğik kafamı yukarıya kaldırdım. Bana şaşkınlıkla bakıyordu. Bunu beklemediği ortadaydı.

Yutkundu. "Senden nasıl emin olucam." Adam haklı. Sus be sende.

Silah tutan elleri gevşemiş hatta titriyordu. Bunu fırsat bilerek elini büküp, silahı aldım. Aynı şekilde silahı ona doğrulttum. Sadece o vatan hainiydi ben dosttum, o emin değildi ama ben hiç olmadığım kadar emindim.

"Bende olsam, kendime hiç güvenmezdim. Çünkü ben vatan için ailem yani ailemd demeye bin şahit isteyenlerden kaçtım." Güldüm. "Senden bilgi mi alsam yoksa öldürsem mi?" Bilerek dışımdan konuşmuştum.

Kara kara gözleri açıldı. Geriye doğru adımladı. "Kesinlikle bana bilgi vermiceksin. O yüzden 1. Seçe-" lafımı kesti "tamam, sana kim bizi yönettiğini söylerim. " Bu benle dalga mı geçiyordu? Ona daha da yaklaştım. "Biliyorum zaten. Yunus ve Zeliha değil mi?" Kafasını hayır manasında salladı. "Onlar en üst yönetici. Onlar bunlarla uğraşmaz. Daha çok korkusuz bu işi yapar. En üst yöneticiler ne yaptıklarına bakarlar ama onların kurucusu var. Şuan içinizde. Kurucu sadece olay çıkınca ortaya çıkar. Onun kim olduğunu bende bilmiyorum." Sözü bitince dünyam başıma yıkıldı. Ailem sandığım kişiler bana işkence çekmeme göz mü yumdular? Onlar zaten hain. Unut onları.

"Seninle işim bitti o zaman. Korkusuz, dumanı sonsuzluğa uğurlıcak ve sen gördüğün yüz ben olmam ne acı?" Yüzü gerçekten korktuğu belli oluyordu. "Askerler sözünü tutar ama." Kahkaha attım."vatan haini mi diyor bunu?" Cevap vermesini beklemeden tetiği çektim. Ne kurşun sesi çıkmıştı ne de bir şey. Silaha baktım. İçinde mermi yoktu.

"Nasıl yani?" Diyerek ona baktım. Gülümsedi. " Vatan haini değilsin. Bunu anlamak için yaptım. Kaşlarım çatıldı. "Verdiğin bilgiler doğru muydu peki?" Derin bir iç çekti. "Babam telefonla konuşuyordu onda duydum. Sen vatan haini isen, bunu bilmen gerekiyordu ama sen tereddüt ettin yani sen değilsin. Sadece bunu anlamak için yapmıştım." Kanlı ellerim ile alkışlarken"waow, bu kadar zeki olmanı beklemiyordum." Güldü "tabii. Bu arada gelirken kucağında asker vardı ona ne oldu?" Kalbime bir sızı indi. "Kardeşim Buse, onu ameliyat ediyor." Kafasını salladı.

Kanlar içinde kalmış zemin benim miğdemi ne kadar bulandırsada oturmuştum. "Ayaz, bana biraz yiyecek bir şey bulur musun?" Demek istesem de şu durumda yemek yemek biraz kötü olurdu.

Kapı açılma sesi geldiğinde ikimizde aynı anda kafamızı oraya çevirdik. Buse her yeri kan olmuş, yorulmuş bir şekilde odadan çıktı. Duvarlara tutunmuş bir şekilde geliyordu. Ben ayaklanırken Ayaz ona doğru yürüyordu. "İyileşti mi?" Buse zoraki bir gülümseme ile "ameliyat sırasında 4 kere kalbi durdu ama uyandırdım. Şimdi felç riski yok. Her şey Alya sayesinde. Ölüme terk etmedi." İçime şu serpilmişti. Buse devam etti "o yemek sözünü bende hak ettim." Kıkırdadım. "Ne dilersen dile benden de doktor hanım şimdi kurtarman gereken bir çok hastan var acele et." Dediğimde herkes olayın ciddiyetine dönmüştü.

"Şimdi hastaları bir yere toplayın, Ayaz sizin güvende tutucak. Bende timi toplayıp, karargahı korumasını sağlıyacam." Cevap vermelerini beklemden ordan uzaklaşıp timi bulmak için Beyza'yı aradım. Hepsi kantindeydi.

Kantin herhalde en zarar almayan bölgeydi.

"Askerler, görev bizi bekler. Şimdi eski yerlerimizde gidiyorsunuz. Nişancılar sizde karargahı iyi gören bir yere gidin. Beyza sende birlikte nöbet tutalım. Dosyaları tutan kimdi hatırlamıyorum. Onlar kimse gidip, etrafı kolaçan etsinler." Herkes onayladıktan sonra yerlerimizi almıştık.

Saat 23.40

Karargahdan çıkmıştık. Yaralılar Sümeyra Hastanesine gitmiş, ölüleri ise Şehitliğe gömmüştük. Şimdi yanımda Murat ve Poyraz ile eve gidiyorduk. Kimsenin konuşacak ne hâli vardı ne de morali ama bu sessizlik canımı çok sıkmıştı.

"Murat, hani Ayaz vardı. Babasını öldüren. Beni hain sanmış. O yüzden beni denemiş ve babası gerçekten hainmiş." Dikiz aynasına baktığımda kaşları çatık Poyraz'ı gördüm. Ne olduğunu anlamamış olmalıydı. "Poyraz, Ayaz babasını öldürdü hain diye. Bizim ekipten. Benim hain olup olmadığımı anlamak için kafama silah dayadı ama içi boştu." Poyraz ve Ayaz'ın gözleri açıldı. İkiside koro gibi "silah mı dayadı?!" Arabayı kullanırken kafamı salladım.

Poyraz beni arka taraftan dürttü." 1 sen ondan nasıl bu kadar eminsin, 2 niye bize abi demiyorsun?"tüm şeylerin içinde abim dememe mi takılmıştı? "1 babası sırf hain diye onu vurdu, bir dakika babası bana her şeyi açıklamak üzereyken vurdu. Beni öldürmeye gelmişti ve son mermisini bu yüzden harcadı ve bunu unuttu ve beni öldürmeye geldi. Yani hain o ve içimizde bir tane daha hain var. O en yüksek kurucu."

İlerdeki kavşaktan dönerek tekrardan karargaha doğru sürmeye başladım. Bir yandan araba sürerken bur yandan cebimdeki telefonu çıkarmaya çalışıyordum. Çıkardığımda yanımdaki Murat'a telefonu verdim. "Timi ara ama Ayaz'a söyleme. Bütün time Ayaz'ın hain olduğunu ve onu yakalayacağımızı söyle. Tek gidemeyiz." Telefonu alıp, dediğim gibi yaptı. Yaptıktan sonra biraz telefonu kurcaladı. Dikiz aynasından ona baktım. Sevgilim adlı birisine bakıyordu. Benim sevgilim olduğunu düşünmezdi değil mi?

Bana döndü "hiç yeni birisini kayıt ettin mi?" Düdündüğüm şey olmuştu. "Hayır." Telefonu alıp, Poyraz'a verdi. "Baksana." Poyraz elinden telefonu aldı. Mesajları teker teker okudu. Elini kirli pantolonuna acı içinde vurdu. Benden ne saklıyordular. "Benden ne saklıyorsunuz?" Murat dikiz aynasından Poyraz ile göz göze geldi. Poyraz konuşmaya başladı. "Annem ile babam kavga etmiş, mesajlarda." Kafamı salladım. Sadece bu olmadığını biliyordum ama şimdi hiç sırası değildi.

Aradan bir kaç dakika sonra karargaha girdiğimizde tim gelmiş bizi bekliyordu. Arabadan hepimiz silahı almış, timin yanına gittik. Tuğkan konuşmaya başladı. "Komutanım, Ayaz'ın burda olduğunu nerden biliyorsunuz?" Fısıldayarak " eminim ki belgeleri almaya gelmiştir. Şimdi eğer bir şeyimiz yoksa dalıyoruz."

Korkusuz AskerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin