56. Bir yaşam badiresi.

1.8K 246 307
                                    


Selam... bugün erken geldim.

Yorum yapar mısınız? Çünkü ben gidiyorum arkadaşlar... özleyin beni biraz. 

İyi okumalar.



(Yazarın Ağzından)

Gözlerinin beyazlığının bile kan ile dolmuş olan gözlerini güçlükle açtı. Demir mazgala yüksekte vurulduğundan, başındaki adamın ona ne kadar acımasız davrandığını umursamamaya çalıştı. Bundan daha büyük sorunlara sahipti. Eşini artık hissedemiyor olmak gibi. En kahredici olanda buydu. Tüm gece boyunca süren ve sabaha karşı bilincini kısa süreliğine yitirmesine sebep olan azap. Kurdunun pençeleri kendi vücuduna kadar saplanmış ve yara almasına sebep olmuştu.

Gardiyan, "Ziyaretçiniz var," dediğinde, o gelen ziyaretçinin Jungkook olmasının düşüncesiyle yattığı ranzanın üzerinden güçlü sayılacak bir hamleyle alelacele kalktı. Konuşmasına gerek kalmadan kendisi için açılmış olan kapıdan dışarıya çıktı.

Gardiyanın onun bileklerine acımasızca kelepçe vurmasına ve sırıtıyor olmasına karşı aşırı sabırlı davranıyordu. Öfkesinden, içinde biriken o siniri dışarıya öyle çok vurmaya ihtiyacı vardı ki bağlı duran ellerini şiddetle birbirinden ayırmak istercesine çekiştirdi. Normalde bu tür davranışlarda bir sağlık kontrolü gerekirdi. Çünkü neredeyse tüm hapishanedekiler onun geçirdiği nöbetin sesiyle ayaklanmış ama Müdürün ikazı karşısında müdahale edilmemiş ve rahatsız edilmemişti. Oysa bu Taehyung'un yıpranmasına ve sağlıklı düşüncelerinin kaybolmasına sebep olmuştu.

Özellikle boynundaki izin kaybolduğunu keşfetmeye başlayınca.

Bunun sebebini onun yeniden yanlış mühürlemesine yormak istiyordu. Ama biliyordu ki, bu sefer ki önceki olan aynı değildi. Bir şeyler ters gitmişti. Yokluğundaki iki gün içerisinde her şey korkunç bir hal almıştı. Kraliçe'nin onunla özel olarak telefon konuşmasını yaptığında Jungkook'un yanına geldiğinden bahsetmesi onu teskin etmişti. Ona sahip çıkacağını biliyordu. Çok sevmediğini hissetse bile eşi olduğundan dolayı bunu yapacağından emindi.

Sürekli olarak radyoda çalan haberleri dinleyerek dışarıdaki olaylara hâkim olmaya çalışsa da dün gece yaşananlardan sonra hiçbir şey ona açıklayıcı gelmiyordu. Kraliyetin sessizliği ve dışa dönük olmayan durumlarından dolayı herkes ona bu haksızlığı yakıştırmış gibiydi. Bunu hak etmiyordu. Yaşadığı hiçbir şeyi hak etmiyordu. Buradan çıkacaktı. Eğer o kanıt doğru adaletin eline düşerse. İşte o zaman, bu ülkede olan biten tüm oyunları açığa çıkaracak, yerine tekrardan oturacak ve Jungkook ile olan yemin törenini bu kez tüm sevgisiyle yapacaktı. Ona hak ettiği o eş olacaktı.

Ve şimdi ziyaret konuşması için odaya alındığında, karşı camda duran annesini görmek onu biraz hayal kırıklığına uğratmıştı. Ona dikkatle bakarken sandalyesine oturdu. Konuşmak için telefonu alacakken, peşinden gelen gardiyanın kendisinden uzaklaşmasını bekledi.

İçini yiyip bitiren o soruyu sormak için debeleniyordu. Ve annesinin aynı şekilde kulağına yaslamasını bekliyordu telefonu. Fakat Kraliçe'nin kendisine bakmayı reddeden gözlerinden dolayı sırtı geriliyor ve nefesi sıklaşıyordu.

"Jungkook nerede?" diye sordu. Bu konumdaydı, bu konumdayken ve içinde bu kadar büyük boşluk, panik ve acı taşıyorken, tüm bunların kaynağının eşinden kaynaklı olduğunu bilirken elbette soracağı şey bu olacaktı. Eşi.

Annesinin kaşlarını çatıyor olması ve sonunda gözlerine bakarken taşıdığı hüzün onu ölesiye korkuttu. Ve duymak istediklerinden ziyade şeyler söylemeye başlamıştı kendisine.

prince of my dreamWhere stories live. Discover now