-4-

12.5K 734 129
                                    

Keyifli okumalar <3


Sabah uyanıp her zaman ki işlerimi hallettikten sonra odadan çıktım. Kapıyı kilitleyip Olcayın odasına doğru ilerlerken açılan kapıyla ve içeriden çıkan Olcayla adımlarımı durdurdum. Olcay hızlı adımlarla yanıma geldiğinde pansiyondan çıkıp sağlık ocağına yürümeye başladık.

"Kanka bugün meydanda düğün olacakmış." Olcay heyecanla düğünün detaylarını anlatıyordu. Kaşlarımı kaldırıp baktığımda  "Askerler bahsetmişti geçen." diye mırıldandı.

"Gidecek misin?" diye sordum.

"Ya istiyorum ama tek gitmek de istemiyorum beraber mi gitsek? Sende gelir kaynaşırsın köylüyle." Düşününce artık sürekli sağlık ocağından pansiyona pansiyondan sağlık ocağına mekik dokumayı bırakıp bir değişiklik yapabilirdim.

"Bakarız." diye mırıldandım. 

"Ya bakmayalım gidelim işte." İstekli gözlerle çipil çipil bakınca derin bir nefes verip kafamı salladım. Olcay yes be diyip omzuma vurunca dayanamayıp boğazımı temizledim ve söze girdim.

"Olcay sende bir şeyler var." 

"Ne var?" Yanağını dişleyip gözlerini kaçırınca bir şeyi olduğuna iyice emin oldum.

"Bilmiyorum işte var bir şeyler anlat bakalım." Olcay gülümseyip parmaklarıyla oynamaya başladı.

"Selçuk...Ben galiba aşık oldum lan." dediği şeyle şokla yüzüne baktım.

"Kime lan?" Bakışlarını kaçırıp gülümseyince ensesine bir tane yapıştırdım. "Oğlum söylesene."

"Ne vuruyon ya?" diye çemkirince gözlerimi devirdim. "Selim komutana..." Kahkaha attığımda gülümsemesi yüzünde soldu.

"Oğlum o adam sana bir yapıştırdı mı yerle öpüşürsün. Alıştıra alıştıra söyleyeceksen söyle bari." Adam en az 2 metre vardı  kas yığını olmasıyla bile düşmana korku salıyordu. Alparslan komutan bile en az 1.90 boyuyla yanında açık ara daha kısa duruyordu. 

"Abicim adam aşırı karizma bir kere hem aşık olunmayacak gibi değil ki..." Aşık aşık etrafına bakındığında bu haline gülümsedim. Olcay hep böyleydi şaşırmamak lazımdı. Ayrıca Alparslan komutanı düşününce oda karizmatikti şimdi Selim komutan kadar olmasa da uzun ve oldukça kalıplıydı. 

"Ne düşünüyorsun lan?" Olcayın sesiyle kafamda ki düşüncelerden sıyrılıp yüzüne baktım.

"Bir şey düşünmüyorum." diye geçiştirmeye çalıştım. Ben neden Alparslan komutanı düşünmüştüm ki?

Konuşa konuşa sağlık ocağına vardığımızda odalarımıza geçtik. Hastalarım yavaş yavaş gelmeye başladığında işe odaklanıp öğle yemeğine kadar hastalarla ilgilendim. Ardından Olcayın operasyona dalar gibi odaya dalmasıyla kafamı ona çevirdim.

"Oğlum Selim komutanla timi gelmiş." Heyecanla konuşup zıpladığında gözlerimi devirdim.

"İyi kardeşim ne güzel işte fırsat bu fırsat git yanına konuş."

"Lan bu benim neden aklıma gelmedi? Ya abicim bizde biliyoruz herhalde gidip konuşmayı ama tek gitmeye utanıyorum işte sende gel beraber gidelim." İnanamayan gözlerle ona baktığımda gayet ciddi olduğunu anladım.

"Ergen misin sen amına koyayım?" dediğimde gözlerini devirip yanıma geldi ve kolumdan tuttuğu gibi beni ayağa kaldırdı. Kolumu çekip peşinden ilerlediğimde dışarı çıkıp askerlerin yanına ilerledik. Olcay Selim komutanın yanına gidip elini uzattığında Selim komutan kendine uzatılan eli sıktı. Bende ilerleyip komutana selam verdim ve geri çekilip Olcayın yanına ilerledim.

"Hoş geldiniz Komutanım nereye böyle?" Askerlerin üstünde ki takımlara bakıldığında düğüne gittiklerini anlamak çok zor değildi halbuki. 

"Düğüne gidiyoruz doktor bey siz gelmiyor musunuz?" Olcay kolunu omzuma atıp gülümsedi.

"Geliyoruz Selçukla."Selim komutan kafasını sallayıp cebinden telefonunu çıkardı.

"Selim tamam mısınız?" Duyduğum sesle arkama dönüp hızlı adımlarla buraya gelen Alparslan komutana baktım.

"Tamamız devrem Olcay doktorla Selçuk doktor da gelecekmiş. Beraber gidelim dedik." Alparslan komutan bize baktıktan sonra kafasını sallayıp yanında ki askere döndü ve kulağına bir şeyler fısıldadı.

"Biz o zaman önlükleri çıkarıp gelelim." Olcay sırıtarak koluma girdikten sonra beni çekiştire çekiştire sağlık ocağına soktu.

"Çabuk çıkar kardeşim." Olcay üstümde ki beyaz önlüğü sökercesine çıkardıktan sonra kendi önlüğüyle birlikte odasına fırlatıp Banu hemşireye haber verdi. Saat 5 e geldiği dolayısıyla da mesaimiz bittiği için kolay kolay çıkabilmiştik. Sağlık ocağından ayrılıp askerlerin yanına geldiğimizde beraber meydana yürümeye başladık. Yürüdükçe gelen müzik sesleriyle düğünün başladığını anlamıştık. Çok geçmeden meydana vardığımızda masaların kurulduğu etrafın özenle süslendiği yere göz gezdirdik.

"Hoş gelmişsiniz komutanım." Geçen günlerde muhtar olduğunu öğrendiğim adam Selim komutanla Alparslan komutanın elini sıkıp selamlaştı. "Gelin şöyle oturun." Adamın gösterdiği yere ilerlediğimizde askerlerle birlikte rastgele oturduk. Yanıma Olcay, onun yanına Selim komutan, karşıma da Alparslan komutan oturmuştu. 

Oturur oturmaz gelip bize selam veren köy halkıyla muhabbet etmeye başladık. Ellerinden geldiğince masayı donatıp rahat etmemiz için her şeyi yapmışlardı. Masadaki sohbet derinleşince muhabbete katılmayıp bileğimde ki bilekliği uzunca izledim. Ardından havanın kararmasıyla gelinle damat giriş yaptı. Bir dakika damatla damat giriş yaptı diye düzelteyim onu. Beyaz damatlık giyen kısa boylu adamla onun damatlığıyla uyumlu lacivert damatlık giyen uzun adam gülerek alkışlar eşliğinde masaya geçip oturdular. 

Aklım bundan 2 sene önce ki aşiret düğününe gitti. Kalabalığından geçilmeyen koskoca Başerlerin ihtişamlı düğününe. Düşününce lacivert damatlık giymişti güzeller güzeli oğlan. Eşiyle ilk danslarında ki görüntüsü aklıma doluştu. Ne de güzel gülmüştü. Bana değildi belki ama yine de çok güzel gülmüştü.

"Oğlum iyi misin?" Olcayın sesiyle düşüncelerimden sıyrılıp ne zaman dolduğunu bilmediğim gözlerimi elimin tersiyle sildim.

"İyiyim geliyorum şimdi." Ayağa kalkıp masaya göz gezdirdiğimde bir kaç askerle Alparslan komutanın meraklı bakışlarıyla karşılaştım. Aldırmayıp oradan ayrıldığımda nereye gittiğimi bile bilmeden yürüyüp ıssız bir yere ulaştım. Gördüğüm bir taşın üstüne oturup cebimden çıkardığım sigarayı dudaklarımın arasına yerleştirdim ve Azadın Urfadayken verdiği çakmakla sigarayı yaktım. İçime derin bir nefes çekip gökyüzüne baktım. Burada daha huzurlu hissediyordum ama içimi boşaltıp arada ağlamamda gerekiyordu. Burnumu çekip ne zaman bittiğini anlamadığım sigaramı yere attım ve paketten bir dal daha çıkarıp yaktım.

"Hazırsınız?" Adım sesleri duyduğumda daha yeni yaktığım sigarayı hızlıca söndürüp ayağa kalktım. "Davamızı unutma Bedirhan hadi koçum." Ses gittikçe yakınlaşırken sertçe yutkunup bir küfür mırıldandım. Karanlıkta zor bela seçebildiğim silüetler yaklaştıkça ağızlarına örttükleri puşileri ve beline astıkları silahları gördüğüm gibi geldiğim yolu arkama bakmadan koşmaya başladım.



                                                        Devam Edecek

Bölüm at diye darlarsanız her gün düzenli bölüm atabilirim benden söylemesi :D

Off yakınlaştırmak istiyorum bunları artık...

VİŞNE (BXB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin