-25-

5.7K 400 80
                                    

Medya: Bölümde bahsettiğim laleler...

Keyifli okumalar <3

Affet beni gece vakti ay doğmuş süzülürken...


Kahvaltımız gelir gelmez yapmaya başlamıştık. Ne kadar acıktığımı aldığım ilk lokmanın bu kadar lezzetli gelmesinden anlamıştım.

"Oğlum yavaş ye." Azad ağzında lokma varken konuştuğunda bu haline güldüm.

"Diyene bak." İkimizde gülüp kahvaltımızı etmeye devam ederken çalan telefonuma uzandım. Alparslan arıyordu...

"Kim?" Azadın sorusuyla derin bir iç çektim ve telefonu sessize alıp kenara bıraktım.

"Sevgilim..." Azadın yuttuğu lokma boğazında kalıp öksürmeye başlarken hızla sırtına vurmaya başladım.

"Oğlum sen..." Azad çayından bir yudum alıp tekrardan konuşmaya devam etti. "Oha ya."  Gülümseyip sırtına vurmaya devam ettim.

"Anlatacağım şey de bununla alakalı zaten." Azadın öksürmesi bitince bana bakıp kafasını salladı ve cebinden çıkardığı tütünü dudaklarının arasına iliştirdi.

"Lan tütün mü o? İçmeyeli baya oldu." Hızla paketten bir dal alıp yaktım ve dumanı içime çektim. Sigara tiryakisi biri olarak tütün benim için kırmızı çizgiydi. Urfa da alıp içtiğimiz tütün de bir başka oluyordu tabi.

"Anlat bakalım Selçuk efendi." Azad sigarasını dudaklarının arasına götürüp bana baktığında boğazımı temizleyip söze girdim. Alparslan ile tanışmamızı, sevgili olmamızı her şeyi uzun uzun anlattım. Azad ise anlattığım her şeyi gülümseyerek dinledi.

"İşte geçen gün de evin anahtarını verdi bana bende sürpriz yapmak istedim. İşten çıkıp evine gittim özenle yemek yaptım. Sofrayı kurup hazırladım sonra da oturdum eve gelmesini bekledim. Saat geçti baya yemekler soğudu ben soğuktan tir tir titriyorum ama Alparslan hala yok. En sonunda kapının açılma sesini duyduğumda hızlıca ayağa kalktım. Bir baktım yanında bir kadın var. Kadın bana kimsin diye sorunca bende asıl sen kimsin dedim." Boğazımın kuruduğunu hissettiğimde çayımdan bir yudum aldım.

"Sonra işte kadın bana eski sevgilisiyim falan diyince bende sinirlendim kapıyı çarpıp çıktım." Azad kafasını salladığında çay bardağını masaya bıraktı. "Dün de konuşmak için gelmiş işte ama ben istemedim."

"Oğlum adamın belki mantıklı bir açıklaması vardır?"

"Eski sevgilisiyle gecenin on ikisinde eve gelmesinin nasıl mantıklı bir açıklaması olabilir ki?" Azad yanağının içini dişleyip iç çekti.

"Selçuk sen bu adamı anlatırken yüz ifadeni görmüyorsun. Hakan hakkında konuştuğumuzda gözünde hep yaş vardı bu adamı anlatırken de bin bir parıltı var. Sen bu adamı gerçekten de seviyorsun o sana iyi gelmiş. Gözlerin parlıyor oğlum ben seni ilk defa böyle görüyorum. Adamı tanımıyorum ama sana her şeyi herkesi unutturabilmişse önemli biri demek ki. Al karşına konuş çözmeye çalış bu mevzuyu."  Oflayıp düşünmeye başladığımda Azadın haklı olduğunu fark ettim. Alp benim için çok farklıydı kalbimde çiçekler açtırmış beni hayata bağlamıştı.

"Öyle ama en iyi sen biliyorsun neler yaşadığımı ben artık üzülmekten korkuyorum. Duyacağım şeylerden korkuyorum. Alparslana dayanamam Azad onu kaybetmeye dayanamam." Azad kafasını sallayıp elini sırtıma attı ve yavaşça pat patladı.

"Ben bu adamın seni sevdiğine kalıbımı bile basarım. Dün gelip seninle konuşmaya çalışırken ki davranışları bile seni ne kadar sevdiğini gösteriyordu. İkinizin birbirinize olan hisleri de basit şeyler değil. Sana verebileceğim tek tavsiye duyacaklarından her ne kadar korksan da adamın karşısına geçip konuşman olur." Kafamı sallayıp gülümsediğimde Azad da gülümsedi. 

Kahvaltımızı yapıp biraz Hakkariyi gezmek istedik. Hem sohbet edip hem gezdiğimiz yerlerin fotoğraflarını çektik. Azadla konuşup dertleşmek bana çok iyi gelmişti. Alparslanla konuşmaya korktuğum bariz bir gerçekken Azad beni cesaretlendirmişti. Hava kararmaya başladığında ucu ucuna yetiştiğimiz son servise bindik. Köye doğru yola çıktığımızda Azadla eskileri konuşmaya başladık.

"Boşandıktan altı ay sonra evlenmiş o adamla bebekleri bile olmuş." Eski eşinden bahsettiğinde oluşan ifadesiz yüzü beni gülümsetti.

"Azad gel sana şöyle tatlı mı tatlı tam senin sevdiğin gibi birini bulalım. Hah ne dersin?" Azad dediğim şeyle sinsice sırıttı.

"Buldum zaten kardeşim." Bana bakıp göz kırptığında şokla gözlerine baktım.

"Kim lan?" diye sordum.

"Bilmem." Elimi omzuna atıp sıktığımda gülümseyerek konuşmaya başladım. 

"Mutlu ol artık kardeşim en çok sen hak ediyorsun mutlu olmayı." Azad gülümseyip kafasını eğdiğinde ensesine bir tane yapıştırdım. "Bugün cuma enseyi kapa." Azad kafasını kaldırıp bana baktığında vurmak için elini kaldırdı. Ben ise izin vermeden hızla duran servisten indim ve lojmana doğru koşmaya başladım. Azad da peşimden koşarken arkama dönüp dilimi çıkardım. Önüme döndüğümde ise çarptığım şeyle birlikte geriye savruldum. Kafamı kaldırıp beni sıkıca saran bedene baktım. Bu bedenin Alparslan olduğunu fark etmemle de ağzım açık bir şekilde gözlerine baktım. Ardından boğazımı temizleyip kafamı eğdim.

"Selamlar enişte." Azad yanımıza gelip bize sırıtarak baktığında gülümsememek için dudağımı ısırdım. Alparslan beni kendine çekip sıkıca sarıldığında istemsizce başımı boynuna iliştirdim. Özlediğim kokusunu derince içine çektiğimde tekrardan yaşadığımı hissettim.

"Can parem...bal gözlü sevgilim benim yalvarırım dinle beni." Alparslanın kulağıma fısıldadığı şeyle kafamı usulca sallayıp tamam diye mırıldandım.

"Öhö öhö." Azadın öksürmesiyle boğazımı temizleyip Alpin kollarından ayrıldım.

"Kardeşim sen al bu anahtarı çık odaya gelirim bende." Azad kafasını sallayıp uzattığım anahtarı aldı ve iyi akşamlar dileyip lojmana girdi. Tekrardan Alparslana döndüğümde aniden gök gürlemesiyle irkilip yanımda ki bedenin kolunu kavradım.

"Korkma ay yüzlüm." Birden bastıran yağmurla öylece durup sokağın ortasında birbirimize baktık. Ardından Alparslan arkasını dönüp yerden aldığı ıslanmış lale buketiyle yanıma geldi.

"Bu dünya üzerinde ki hiç bir çiçek sana layık değil ama yine de bu laleleri umarım kabul edersin." Kahvelerine içim gide gide baktığımda lale buketini elime aldım. Yağmurun altında ıslanmaya devam ettiğimizde Alparslan yanıma gelip ellerimi tuttu. 

"Sana kendimi açıklamak istiyorum affedip affetmemek sana kalmış ama ne olur dinle beni." Kafamı sallayıp olur diye mırıldandım şuan aşırı mayışmıştım.

Alparslan burukça gülümseyip elimi sıkıca tuttu. Arabasına doğru yürüdüğümüzde ıslanmış olmamıza rağmen binip yola çıktık. Sessiz geçen dakikaların ardından evinin önünde indiğimizde yine ele ele içeri girdik. Duyacağım şeyler beni korkuturken sakin kalmaya çalışıp kendimi akışına bırakmaya karar verdim.


                       Devam Edecek

Diğer bölüm barışalım artık ya çok da şey etmeye gerek yok :D

Canım İzmirim ya daha öğlen bizi sıcaktan bezdirirken akşam gök gürletiyor...


VİŞNE (BXB)Where stories live. Discover now