0.8

3.2K 85 19
                                    


"Bitti Özgür. Bitti."

Bu cümleyi kurmam üzerinden yaklaşık bir saat geçmişti. Özgür hiç bir şey söylemeden gitmiş bende kendimi tutmanın sonucu olarak ağlayarak eve gelmiştim. Uzun bir duşun ardından tavanla bakışıyordum.

Yataktan kalkıp dolabımda ki kıyafetlere bir bakış attım kütüphaneye gidecektim.

Gri bir eşofman altı ve mavi bir tişört alıp giyinip evden çıkmam 15 dakika sürmüştü.

Kütüphane eve yakın olduğu için yürüyerek gidecektim.

Yol üzerindeki bir kahveciden kahve alıp kulaklığımı taktım. Suan biten iliskime değil iki senedir yaptığım fedakarlıklara üzülüyordum.

Kısa bir yürüyüş sonrası tepemdeki o güneşten kurtuldum. İçeri girer girmez gördüğüm Ali abi ile gülümsedim. Kosup hemen sarıldım.

"Hosgeldin kızım"

"Hosbuldum Ali Abi nasılsın?"

Böyle kısa süreli bir muhabbet ettikten sonra o işine döndü bende kitapların olduğu kısma ilerledim.

Kütüphanede zaman geçirmeye özellikle de kitapları incelemeye bayılıyordum.

Kendimi kaybettiğim dakikaların ardından gözümün çarptığı kitapla gülümsedim.

"Bilinmeyen bir kadının mektubu"

Sesin geldiği yöne döndüğümde Akgün'ü görmeyi beklemiyordum.

"Merhaba" Dedim fısıldayarak.

O da aynı şekilde karşılık verdikten sonra kitabı aldı.

"Okumuş muydun?"diye sordu.

"14 yaşındayken okumuş ve o zamanlarda aşk ile ilgili pek bilgim olmadığı için anlam veremiştim.

"Peki şimdi?" Diye sordu.

"Hala anlam veremiyorum."

Güldü.

"Sanırım bende öyle."

Bilinmeyen bir kadının mektubu hakkında çok kısa konuştuktan sonra bana farklı bir kitap gösterdi, öneriler yaptık birbirimize, sohbet ettik derken zamanın nasıl geçtiğini anlamadım.

Daha sonra telefonuna gelen bir mesajla gitmesi gerektiğini sohbetten çok keyif aldığını ve kitaplar hakkında konuşacak çok şeyimiz olduğunu belirtti ve gitti.

O gittikten sonra saate baktığımda bir buçuk saatten fazla konuştuğumuzu görmüştüm. Annemin gelmesine iki saat vardı ve eve gitsem iyi olacaktı. Ali abiye kısa bir hoscakal deyip çıktım.

Eve vardığım sırada telefonumdan gelen bildirim sesiyle kendimi koltuğa atıp mesajı açtım.

Güneş: Çiler müsait misin?

Çiler: Müsaitim.

Güneş: Sizin evin oralardayım bir kahve içelim mi?

Çiler: Olur ama annem gelecek bir kaç saate bize gel burada içelim. Hem aksam yemeği yeriz.

Güneş: Tamam 10 dakikaya oradayım.

  Güneşi beklerken marketten aldığım ama Özgür ile olan konuşmadan sonra dokunmadığım atıştırmalıkları çıkarmaya başladım.

  Çalan Zil sesiyle hemen kapıya koştum. Açtığımda gördüğüm gülümseyen arkadaşıma sarıldım.

  Güneş farklıydı Alev ve Melis ile çok güzel bir arkadaşlığımız vardı ama Güneş ile tanıştığımda ben 5 o 4 yaşındaydı.

   Hızlıca bir kahve yaptıktan sonra balkona çıktık. Ufak tefek dedikodular anlattıktan sonra sordu.

  "Özgürle konustunuz mu hiç? Kesin bitti mi yani?

"Buraya geldi bugün. Bende bir daha olamayacağımızı söyledim ve gitti."

"Çiler bak canım, sen benim 12 yıllık arkadaşımsın. Artik kardeşten oteyiz biz. Özgür ile olan ilişkin çok garipti zaten. İki yıllık ilişkiniz beş ayında gorememissindir çocuğu. O yuzden ben en iyisi olduğunu düşünüyorum. O da sende kendine göre birini bulacaksınız emin ol."

  Gülümsedi ve elimi elinin üzerine koydum.

"İyi ki varsın."

"Sende iyi ki varsin. Her şeyin en iyisi senin olsun."
















İKİNCİ ŞANS | Yarı TextingWhere stories live. Discover now