•10• Beyaz Gül ve Kızıl Kan

750 69 8
                                    

Harper revirin kapısından üç gün sonra ancak çıkabilmişti. Dumbledore bir gece onu ziyarete gelmiş, durum hakkında malumat almıştı. Genç kıza nasıl hissettiği ve neler yaşadığı ile alakalı bir kaç soru sorduktan sonra Harper'a bir kaç koruma tılsımı verip gitmişti ancak Yaşlı büyücünün zihnini Voldemortun ne zaman bu kadar güçlendiği, insanların zihnindeyken bile nasıl fiziksel acı çektirebiliyor oluşu kurcalıyordu.

"Nasılsın?" Dedi Lily arkadaşının koluna girerken. Duyduğu ilk andan beri Emmeline ile onu yalnız bırakmamışlardı. Harper soranlara bir tür panik atak krizi geçirdiği söylese bile dedikodular yayılmıştı bir kere. Kimse bir panik atak krizinin üç gün süreceğine inanmıyordu

"İyiyim, ayağım sakat değil neden yürüyemediğimi düşünüyorsunuz bir türlü anlamadım." Harper gösterilen ilgiden çok mutluydu ama yine de biraz yalnız kalmaya ihtiyacı vardı. Üç gün boyunca sürekli ziyaret halindeydi.

"Ya bayılıp düşersen?" Emmeline panikle arkadaşının yüzüne eğilip mırıldandı.

"Abartıyorsun?" Harper'ın voldemort tarafından saldırıya uğradığı dedikodu olarak yayılmıştı. Slytherin tarafı buna olasılık pek vermiyordu, voldemorttan korkan diğer öğrencilerse bu fikre gönülden bağlıydı.

"Tamam biraz tek yürüyeyim, kötü olursam size söyleyeceğim. Hem tek yürümezsem iyi olamam öyle değil mi?" Harper tekrar mırıldandı. İkna etme çabası bu kez işe yaramıştı ve iki kız arkadaşlarının kolundan çıktı.

Lily Harper'dan slytherin zindanının önünde sarılarak ayrıldı. Emmeline ile içeriye girdiklerine birkaç soğuk bakış ile karşılaştılar. Harper'la samimi olan bir düzine kişi ona geçmiş olsun dileklerini iletti ve ona odasına kadar eşlik etmeyi teklif ettiler. Hazırlanması ve ders kitaplarını alması gerekiyordu.

"Teşekkürler ama ben hallederim." Ölümden dönmüş gibi davranılması ona garip gelsede insanların onu düşünmesi hoşuna gitmiyor değildi. İçten içe önyargıların azaldığını ve insanların onu sevmeye başladığını  hissediyordu.

Odasına çıktı ve uzun süre dinlenmekten uyuşmuş vücudunu açmaya çalıştı. Derse ve kahvaltıya yetişmek istediği için bunun üstünde çok durmadan kıyafetlerini giydi.

Aşağıya indiğinde hafif bir curcuna gördü. Daha ilk günden kaosa karışmak istemiyordu bu yüzden kimseye görümeden çıkmayı hedefledi.

"Oh, Harper." Dumbledore'un sesiyle irkildi ve kalabalığa dönmek zorunda kaldı. Aklını kurcalayan iki şey vardı, biri neden slytherin ortak salonunda Dumbledore'un olduğuydu. Diğeri ise slytherin öğrencilerinin neden onu terslemediğiydi.

"Sizi dinliyorum profesör." Harper Kalabalığın yanına gitti ve kibarca gülümsedi.

"Öncelikle geçmiş olsun. Öğrencilerle az önce durumu paylaştım, size de bildireyim..."

"Teşekkürler, dinliyorum?" Aralarında hiçbir dostluk yokmuş gibi davranıyorlardı.

Harper olayı anlamıştı ama bilmemezliğe vuracaktı. Tahmin ettiği kadar sakin kalamamak onu biraz gerdi çünkü oldukça heyecanlanmıştı. Salonda bulunan herkes beklenti içinde profesör Dumbledore'un konuşmasını Harper'dan farksız dinliyordu.

"Eski bina başkanınız Elvis Rosense okuldan ayrıldı. Bu nedenle yeni bir başkan seçmemiz gerekti, bunu açıklamak elbette bana düşmez. Ancak babanız ile pozisyonunuz uygun değildi."  Horace şaşkınlıkla profesöre baktı, kızının seçildiğinden haberi yoktu ve oldukçe sevinmişti.  "Yeni slytherin öğrenci başkanı sensin, profesörler olarak toplandık ve senin layıkıyla yapacağını düşündük. Tebrik ederim."

Penumbra - Sirius BlackNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ