2. Bölüm: Alevlerin Kuşatması

213 47 101
                                    

Hoşgeldiniz


"Ah, sana sarılsam şimdi, kırılsa yalnızlığımın kemikleri."

-Özdemir Asaf

Bu kadar acıtması ne kadar normaldi? Beklediğim onca yılda sevgimden hiçbir şeyin eksilmemesi mesela, normal miydi? Hasta bir biçimde mi aşıktım beni öylece terk edip giden bu adama?

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.




Bu kadar acıtması ne kadar normaldi? Beklediğim onca yılda sevgimden hiçbir şeyin eksilmemesi mesela, normal miydi? Hasta bir biçimde mi aşıktım beni öylece terk edip giden bu adama?

Evet, öylece aşıktım beni terk edip giden bu adama. Yıllar sevgimden bir şey alıp götürememişti. Gözüm ondan başkasını görmemiş, merak dahi etmemişti.

Yokluğa, boşluğa sarılmak diye bir şey varsa benim yıllarım öyle geçmişti. Bir daha görmeyeceğimi düşündüğüm bir adamı beklerken yıllarımı heba etmiştim.

İlk zamanlar geri dönse bir an bile düşünmez, öylece affederdim. Hiçbir şey umurumda olmaz, gördüğüm ilk an ona koşardım. Aklımdan bir an olsun bırakmak geçmezdi.

Belki ilk anlarda hesap bile soramazdım. Çünkü onu beklediğim anları bir ben bir de Tanrı biliyordu. Zambaklara bakarak ne kadar ağladığımı, sakinleşemediğimi, kaç gün komşuların kapıma dayandığını...

Onun gittiği gün elime tutuşturulan o zambak buketinin tohumlarını çıkartmış, ekmeye hazır hale getirmiştim. Ardından evimin arkasındaki, kimsenin girmesine izin vermediğim o yere ekmiştim.

Hepsi teker teker çiçek açmıştı. Şimdi birini o bahçeye götürsem, bu çiçeklerle ne kadar güzel ilgilendiğimi, çiçeklere merakım olup olmadığını sorardı. Hayır, merakım çiçeklere değildi. O çiçekleri bana veren adamaydı.

Bana verdiği çiçekleri toprağa ekip gözüm gibi bakmam, o bir gün dönerse onun hatıralarına nasıl sarıldığımı anlasın diyeydi. Onu unutmadığımı, hâlâ hatırımda olduğunu bilsin diye.

Bana geri dönmeyeceğini kabullendiğim -ya da öyle sandığım- gece belki de hepsini sökmeliydim. Hepsini söküp yakmalıydım, ama yapmadım. Yapamadım. Onun hatırasına sahip çıkamamak o an bile beni kalbimden vurmuştu. Geceden sabaha kadar zambakları izleyip hıçkıra hıçkıra ağlamış ama bir an olsun elimi onlara uzatamamıştım. Belki uzatabilsem sökerdim. Belki bir kibrit çakar, hepsini ateşe verirdim ama bir şekilde yok ederdim.

Ve biliyordum ki bundan derin bir pişmanlık duyardım. Daha sonraki günlerde onu çok özlediğimde, sarılacak bir şeyim kalmazdı.

Ve şimdi yine o bahçedeydim. Yine o zambakların yanında.  Hiçbirine dokunmaya elim varmıyordu fakat gözlerimle dokunuyor gibiydim.

Kızıl rengi saçlarım, dağılmıştı. Sürekli öksürüyordum çünkü yağmurun altında çok fazla durmuştum. Gözlerim ağlamaktan yerinden çıkacaktı, bunu biliyordum çünkü daha önce bundan fazla da ağlamıştım.

Solmuş ZambaklarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin