16. Bölüm: Parlayan Yüzükler ve Sönen Umutlar

34 9 10
                                    

Merhabalar ♥




"Ben sana mecburum bilemezsin,
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum,
Büyüdükçe büyüyor gözlerin,
Ben sana mecburum bilemezsin,
İçimi seninle ısıtıyorum."

Atilla İlhan






Victoria Veselova'dan...

Kalbimin içerisinde yeşeren zambakların güçlü köklerini içimde hissedebiliyordum. Onun gözlerine bakmanın ve kalbini hissetmenin inanılmaz hissi beni zaten havalara uçurmuşken parmağımda takılı olan yüzüğü taşımak bana inanılmaz bir zevk veriyordu.

Evimde, odamda, aynanın karşısında öylece duruyordum. Diğer günlerden tek farkı ağlamıyor oluşum olabilirdi, bir de gözlerimde hissettiğim parıltı ve dudaklarımı süsleyen gülümseme...

Kendimi uzun zaman sonra Roshan'ın kalbi olarak hissediyorum. Onun kalbinin damarlarını, içimde filizlenen ve hatta çiçek açan zambaklara benzetiyordum.

Ve o zambakların artık hiç solmayacağını biliyordum.

Onca zaman sonra gerçekten yaşadığımı hissediyordum. Gökyüzü yine maviydi, hava soğuktu ama kış soğuğuydu. Kalbimin soğukluğunun yansıması değildi.

Yaşamak buydu işte, Roshan ile yaşamak.

Onun kahverengi gözlerinde can bulan bir hayat benim için yeterdi ve fazlasına gerek yoktu.

Sol elimi havaya kaldırdım. Yüzük tüm parlaklığını gözler önüne sürerken ne zaman oluştuğunu bilmediğim gülümsemem biraz daha büyüdü.

Onun emaneti olan yüzüğümü parmağımda taşımak bana daima çok iyi hissettirecekti, bundan emindim.

Sağ elim istemsizce sol elimdeki yüzüğe doğru ilerledi ve yüzüğü sağa sola oynatarak parmağımda varlığını hissettirdi. Evlenme teklifi aldığım günün gecesi elimdeki yüzüğü onlarca defa incelerken içindeki zambak motifini görmüştüm. Kalbim sıcacıktı.

Sanki tanıdık bir eve girmiştim. Sanki büyükannemin saçlarımı taradığı bir andaydım.

Üzerimdeki elbiseye ilişen gözlerimle yere çöküp mutluluktan ağlamak istemiştim. Parasını Roshan'a fırlattığım, içinde zambak deseni işlenmiş olan elbise üzerimdeydi.

Belki kimse görmeyecekti ama yüzüğümdeki zambak ve elbisemdeki zambağı eşleştirmek istemiştim.

Biraz daha kendimi izlemek ve yüzüme gelen renge içli içli bakmak istesem de artık evden çıkmam gerekiyordu. Bir süredir gerek mutluluktan gerekse üzüntüden boşladığım mekânıma gitmem gerekiyordu.

Aynaya son bir kez bakmamın ardından arkamı döndüm. Yatağın üzerinden elbisemle aynı renk çantayı elime aldım. Çıkış kapısının hemen yanında duran topuklu ayakkabıları ayağıma geçirip kapıyı açtım.

Evet, bugün ayrı bir güzeldi.

Gökyüzünün parıldayan mavisi, sokakta yürüyen insanlar ve kenarlardaki kar yığınları.

Ellerimi, üzerimdeki kalın kabanın ceplerine sokup mekânıma doğru giden yolda yürümeye başladım.

Bir ara Daria'yı da ziyaret etmeliyim, diye geçirdim içimden. Bir süredir onu da boşlamıştım ve bu konuda kırgın olduğuna emindim. Mutluluğum için bu kadar uğraşan dostumu mutluluğu elde ettikten sonra kenara atmam gerçekten kırılmasını haklı çıkarırdı.

Solmuş ZambaklarDonde viven las historias. Descúbrelo ahora