2.10 (HAYALET)

222 50 52
                                    

"Hayır hayır, piyanoyu kitaplığın yanına çapraz olarak koyun. Biraz daha sağa, hayır, şimdi sola. Azıcık arkaya çekin, hıh tamam, oldu."

William, pencere önüne konmuş berjer koltuğun üzerine kravatını ve siyah ceketini atmış, beyaz gömleğin kollarını dirseklerine kıvırmış hâlde evine gelip giden eşya taşıyıcılarına ara sıra yardım ediyordu. Hava oldukça sıcaktı ve bahçedeki kuş sesleri neşeyle köşke doluyordu.

"Bay Tomlinson, bu şamdanları nereye koyalım?"

"Şimdilik koltuğun yanındaki viskoz masaya koysanız yeter, ben hallederim."

Bir saat kadar evin tüm malzemeleri taşındı. Sadece temizlik, halıları serme ve çeşitli ıvır zıvırların düzeni kalmıştı. William işçileri uğurlarken, patronları kapı eşiğinden William'a döndü.

"Beni bağışlayın, Bay Tomlinson. Ancak bu köşk hakkındaki gerçeklerden haberiniz var mı?"

Lakayt ama oldukça alaycı bir tavırla gülümsedi. "Haberim yok diyelim, tüm eşyaları eve yerleştirdikten sonra mı bana söylemeyi düşünüyordunuz?"

Adam utanarak, "Kusura bakmayın," dedi. "En başta sormaya çekindim."

"Evet, köşkle ilgili her şeyden haberim var."

"O hâlde neden burayı tercih ettiniz?"

"Bir yazar nereden malzeme çıkacağını iyi bilir!"

"Ah... Doğrusu oldukça cesurca bir hareket! Pekâlâ, size iyi çalışmalar o hâlde."

William başını eğip selamladı ve işçilerin ayrılmasıyla kapıyı kapattı. Evin içine döndüğünde içeriye şöyle bir göz gezdirdi. Kapıdan girince genişçe bir antre beliriyordu. Sağdan ahşap kıvrımlı merdivenler üst kata çıkıyor ve sol taraftan da mutfağa giriliyordu. Tam ortada ise küçük salon kapısı ile çalışma odası olarak kullanacağı odanın kapısı vardı. Sağ kanattaki pencereleri açmıştı. Bir arı içeri vızıldayarak girdi ve birkaç saniye uçarak geldiği yönden çıktı.

"Burada olduğunu biliyorum," diye seslendi gözlerini etrafta gezdirirken. "Artık karşıma çıkmanı istiyorum!"

Hiçbir hareketlilik olmadı. Dört gündür buraya taşınmakla uğraşıyordu ve bu süreçte Lord Harry'yi bir kez bile görememişti. Hatta taşınmadan önce, iyice emin olmak için buraya geldi ama onu hiç görmemiş, yine de, zaten bu köşkü çok beğendiği için taşınmakta bir sakınca bulmamıştı. Dolayısıyla bu evi tuttuğum gün bir yanılsama mı yaşadım acaba, diye düşünmeden edemiyordu.

Tam o sırada, piyanonun ince sesini duyarak irkildi. Kalbi epey hızlandı. Durdu, ardından temkinli adımlarla çalışma odasına doğru ilerledi. Adımları ile kundura ayakkabıları altındaki ahşap parkeler gıcırdıyor, pencerelerden süzülen ışınlardan beyaz toz tanecikleri uçuşuyordu.

Odanın kapısında durduğunda, piyano üzerine oturmuş, bacak bacak üzerine atmış ve alt dudağını bükerek piyanoyu inceleyen genç karşıladı onu. Yine aynı kıyafetlerle duruyordu. Ayakları çıplak ve bukleli saçları omuzlarına salıktı. William buna inanamıyordu. Ağzı hafif açık, gözleri derin bir merak içindeydi. Konuşacak bir şey bulamıyordu, oysa çok şey demek istiyordu.

"Müziği duymayalı o kadar zaman oldu ki, nasıl bir ses olduğunu unuttum."

Gülümseyerek William'a döndü. Şaşkın bakışlarını fark edince pürüzsüz sesiyle kıkırdadı ve ellerini her iki yanından piyanoya yaslayarak, "Ne bakıyorsun," diye sordu. "Hiç mi hayalet görmedin?"

"Se... sen..." Yutkundu. Kendine birkaç saniye zaman tanıyıp parmaklarını saçları arasından geçirdi, Harry'ye bakarken bir sağa bir sola doğru yürüdü. Sonunda durduğunda, Harry lakayt bir tavırla gülümsemeye devam ediyor ve kaşlarını kaldırmış hâlde ondan bir cevap bekliyordu.

Dear Ghost | Larry ✔Onde histórias criam vida. Descubra agora