6.10 (KAYBOLUŞ)

211 46 50
                                    

Louis'nin Longsman Magazine'de yayımladığı yazılar üzerinden yaklaşık üç ay geçtiğinde, kazandığı ün ve ilgi, üç ayda kendi çağını yakalamasına neden olmuştu. Bu süre içinde bir de tiyatro yazmıştı ve İngiltere'nin çeşitli sahnelerinde oynanmıştı. Hızlı bir yükselişe geçmişti; yazıları da kendisi de çok seviliyordu.

Louis'nin romanı dergide son bölümünü yayınlamıştı. İsmine Esrarengiz Sevgilim dendiği için, aslında sevgililerden birinin hayalet olduğu ortaya çıkmıştı. Betimlemeleri, olay akışı, kurgusu, karakterleri dolayısıyla insanı hemen içine çeken bir kitaptı. Bu da, onun hızlı yükselişinin öncülerinden biri olmuştu elbette.

O sırada William çalışma masasında oturmaktaydı, bir deneme yazıyordu. Harry de, masanın hemen yanındaki berjer koltuğa oturmuş, bacaklarını yanına çekmiş, dirseğini kolçağa koyup çenesini eline yerleştirmiş hâlde onu seyrediyordu. Saçlarını arkaya yatırdığı için çok hoş görünüyordu, bu da Harry'nin ilgiyle onu seyretmesine neden oluyordu.

William bir süre sonra başını kaldırıp önündeki açık bıraktığı pencereden arka bahçesinin eşsiz manzarasına baktı. Gökyüzünü saran yakamoz, evin arka bahçesindeki minik beyaz çiçekleri, uçuşan sinekleri, kelebekleri, kuşları müthiş gösteriyordu. Eylül ayının sonlarına geliyorlardı, doğu yakasında müthiş bir yakamoz olsa da kuzey tarafından dalgalar hâlinde hızla gelen kasvetli bulutlar ve ara sıra çiseleyen yağmur taneleri baş göstermişti.

Ama sağ yanına baktığında kendisini izleyen erkeğin yüzüne vuran yakamoz sebebiyle, asıl müthiş manzaranın bu eşsiz yaratık olduğunu anlayarak iç çekti.

Harry ilk başta iri yeşil gözlerini açarak ona baktı. Sonrasında utanarak bakışlarını kaçırsa da dolgun pembe dudaklarına ufacık bir gülümseme konmuştu.

"Elini tutabilmeyi isterdim, Harry," dedi William birden.

Harry bu kez endişeli bir şaşkınlıkla ona baktı. Birbirlerine o geceki itirafları sebebiyle, özellikle Louis bu tür yakınlaşmaları çok sık yapar olmuştu. Harry'ye onun ne kadar güzel olduğunu söylüyor, ona derin derin bakıyor, gülümsüyor ve bazı zamanlar ona piyano çalarak gözlerine tutuluyordu. Tüm bunlar olağanüstü değil de neydi ki?

Çenesini elinden kurtarıp neredeyse kekeler vaziyette, "Öyle mi?" diye fısıldadı. "Elimi... Tutmayı mı isterdin?"

"Sana karşı bunca şeyi hissettikten sonra bunu yapmayı kim istemezdi ki?"

Harry bir müddet onu izledi. Dediğinde ne kadar ciddi olduğunu görebiliyordu. Tüm olağanüstülüklere ve imkânsızlıklara rağmen bu itiraf çok hoşuna gitmiş; güzel hayaleti epey heyecanlandırmıştı. Tereddütle elini uzatıp, hemen önündeki masanın üzerinde olan elin üzerine koydu avucunu. İkisinin de bakışları ellerindeydi. Nasıl da uyum içindelerdi! Harry'nin elleri daha beyaz, Louis'ninki ise bronza yakındı. Elleri birbirine tensel olarak dokunamasa bile, Louis eli üzerindeki serinliği hissedebiliyordu.

"William?" Hâlâ elleri birbiri üzerindeyken, Harry bir müddet sonra ona bakarak, "Sana bir şey göstermek istiyorum," dedi.

"Elbette."

Harry önden ilerlerken Louis de onu takip etti. Üst kata çıktılar. Yan duvara gömmeli çatı katına çıkan merdivenlere yöneldiler. Ahşap merdivenler, Louis geçerken gıcırdıyordu ama elbette Harry'nin tüy kadar hafif olan dokunuşları hissedilmiyordu. Harry, telepatik yöntemle kapıyı açmayı başardığında, ikisi de çatıya ulaştı. Örümcek ağları, tozlar, çeşitli ıvır zıvırlar vardı burada. Minik, üçgen şeklinde tozlu bir pencere duruyordu duvarda.

Harry ahşap bir kolona ilerleyip durduğunda, Louis de yanına geçerek onun dalgınca baktığı şeye çevirdi gözlerini. Ahşap kolona çakılmış, kalp şeklinde küçük bir metal parçasıydı bu. Eğri büğrü, ince, anlamsız bir şeydi.

Dear Ghost | Larry ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin