8. BULANIK ZİHİNLER

118 35 99
                                    

Bu kitapta bahsi geçen karakterler, kurumlar ve olaylar her ayrıntısıyla kurgudan ibarettir ve kalemime aittir.

İyi okumalar!

Müslüm Gürses, Bir Kadın Tanıdım
Cem Adrian feat. Birsen Tezer, Beni Hatırladın Mı

Ayaz'dan...

20 Kasım 2003

Kan kokuyordu.

Acının ve yaraların kokusuydu bu...

Yaşım sekizdi ama bu tarih çocukluğumun bir parçasını değil, çocukluğumun bitişini hatırlatıyordu.

Annem evde değildi. Sadece babam ve ben evdeydik. Babamın yanına gittim, yanına oturdum. Arkadan Müslüm Gürses'in Bir Kadın Tanıdım parçası çalıyordu. Müzik ince ince kulağıma gelirken babamı izledim. Kafası geriye düşmüştü, yüzü solgundu. Dudakları ise kupkuru ve mora yakındı.

"Baba?"

Ses vermedi.

"Baba, acıktım ben. Uyan, lütfen."

Ellerim babamın açık kollarına değdi. Soğukluk hissettim tenimde, korku vardı içimde. İçimdeki bu huzursuzluk ve korkuyla tekrar babamı uyandırmaya çalıştım.

"Baba, üşümüşsün."

Ona sarıldım. Ellerim yanaklarına gitti. Yanağı ve kolları buz gibiydi. Elini tutum, yine aynıydı. Sıcak bir yanı kalmamıştı babamın. Gözlerini açmadı, zaten bir daha açamayacaktı. Her şeyin farkındaydım ama inanmak istemiyordum. Burnuma hâlâ kan kokusu geliyordu.

"Baba, uyan!" diye bağırdım. Hareket yok. "Baba, beni bırakma." dedim. Ses yok. "Kalbin atmaya devam etsin." dedim. Nefes yok...

"Üzerini örteyim." diyerek ayağa kalktım. Odamdan bir battaniye aldığım gibi babama koştum. "Daha fazla üşüme." dedim üzerini örterken. "Canım babam, sen hiç üşüme. Tamam mı?"

Ne yaparsam yapıyım uyandıramadım. Kalbi atmadı, yan devrildi ve sırtındaki kanları gördüm. Koltukta yaslandığı bölüm tamamen kandı. Önden bakınca hiçbir şey fark edilmiyordu, sadece kanın kokusu geliyordu. Fakat arkasını gördüğüm an içimdeki korku dışarıya vurdu. Hemen yarasına gitti elim. Ellerim... Babamın kanı bulaşan minik ellerime baktım.

"Düşsem yaramı sarardın. Senin yaran sarılmayacak kadar mı derindi, baba?"

Gözlerim doldu. Babamın başının denk geldiği kısma doğru yaklaştım ve yerde diz çöktüm. Oturup solmuş yüzünü izledim.

"Uyansana baba. Uykun bize veda ettirecek kadar mı güzel?"

Yanaklarımdan yaşlar boşaldı. Gözyaşlarımı silip dizlerimi kendime çektim ve kollarımla sardım. Ellerim hâlâ kandı ve yüzümde kan oldu.

"Sen gidersen bana kim masal anlatacak baba?" dedim ağlayarak. Hâlâ ses vermedi, keşke verebilseydi.

Uyansaydı, "Ben hâlâ hayattayım." diyebilseydi. "Buradayım oğlum, ben sana masal okurum." deseydi ve elimi tutsaydı. Yaralarımı sarsaydı. "Yine mi düştün?" diyerek bana kızsaydı ama kıyamasaydı. Tek bir dileğim vardı ama bu da gerçek olmadı.

Hâlâ ağlıyordum, bu sefer gözyaşlarımı silmedim. "Ben hiç arkadaşım yok baba." dedim, sesim felaket titriyordu. "Tek arkadaşım sensin. Sen gidersen ben kiminle arkadaşlık yapacağım? Hiç mi düşünmüyorsun beni?" Yüzümü dizlerime koydum. "Canım acıyor. Acımı dindiremez misin? Bizden ayrılmasan... O zaman acım diner belki ama geri dönmeyeceksin, değil mi?"

LALELERİNDEN SERİSİ (düzenleniyor)Where stories live. Discover now