¹⁹ Düşün Seli

478 73 195
                                    

Oy verip yorum yapabilir misiniz? Ben o kadar emek verirken oy sayılarının düşüşte olması gerçekten canımı sıkıyor. Bölüm sınırı koymak istemiyorum, bu yüzden emeğimin karşılığını vermek için en azından o küçük yıldıza basabilir misiniz?

İyi okumalar Minik Kelebeklerimm

19. Bölüm

Düşün Seli

Pencereden sızan güneş ışığı Olivia'nın gözlerinin üzerine vurduğunda James geç kaldığını anlamıştı.

"Ne oluyor ya?" Olivia yanağında hissettiği sıcaklıkla kafasını masadan kaldırdı. Uyuyakalmıştı. "Saat kaç?"

James Olivia'nın arkasındaki saate bakarak "Yedi buçuk." dedi. Olivia gözlerini hayretle açarak "Ne? Neden beni uyandırmadın? Ne yapacağız şimdi? Neden-" gibi birçok soruyu art arda sıraladı.

"Sakin ol, Abelia. Sadece üç saat uyudun ve ben de o sırada birkaç tane taktik geliştirdim." Olivia elini saçından geçirirken kafasıyla James'i onayladı.

James önüne boş bir parşömen çıkararak Olivia'ya yapması gerekenleri anlattı. Öğleden sonra Büyücülük Okulları Arası Quidditch Şampiyonası'nın final maçı yapılacaktı. Üç okuldan biri elenmişti. Son olarak Hogwarts ve Durmstrang kalmıştı. Bugün kazanan belirleniyordu. Ve James kaybetmek istemiyordu. Ne olursa olsun Rodin'in o yüz ifadesini görmek için elinden geleni yapacaktı.

James aniden masadan kalkınca Olivia ona baktı. "Nereye?" James arkasına dönüp Olivia'ya baktığında doğmaya yüz tutmuş güneşin ilk ışıkları yüzüne vurdu. Ela gözleri hafifçe kısılırken "Benimle gel." diye mırıldandı. Olivia James'in güneşte sarıya dönen elalarına bakarak "Nereye gidiyorsun ki?" diye sordu tekrar.

"Eğer bir şeyler atıştırmak istiyorsan benimle gel." Olivia bunu duyar duymaz ayağa kalkarak James'in peşine takıldı.

"James... Gerçekten o tabloyu gıdıklayarak ne yapmaya çalışıyorsun?" James kıkırdayan armuda bakarak geri çekildi. Olivia'nın sorusunu görmezden gelerek tablonun açılmasını izledi.

Olivia şaşkınlıkla açılan tablonun ardına baktı. "Burası... Nasıl ya? Yemekler burada mı yapılıyor yani?" James Olivia'nın çocuksu haline gülerek başıyla onu onayladı.

Olivia James'i kenara ittirerek mutfağa girdi. Bir sürü ev cininin beraber çalıştığı bu mutfak büyüleyiciydi. "Daha önce burayı nasıl keşfedemedik, aklım almıyor."

James de mutfağa girdiğinde birkaç ev cini ikisine döndü. "Hoş geldiniz. Bir şey ister miydiniz?" Olivia kocaman açtığı gözleriyle kendisine bakan ev cinini inceledi. Bu kadar hizmetin karşısında hiç maaş almıyorlardı ve üstleri... Üstü başı toz içindeydi. Olivia bu görüntüyü sevmemişti.

"Teşekkürler, biz kendimiz hazırlarız." dedi James ev cinine bakarak. Ev cini savsak adımlarla geldiği yere dönerken Olivia James'e döndü. "Ben daha önce hiç mutfağa girmedim, haberin olsun." James güldüğünde Olivia derin bir nefes verdi. "Şaka yapmıyorum. Cidden annem mutfağa girmeme izin vermezdi."

James onun şaka yapıp yapmadığını anlamaya çalıştı. "Ciddiyim."

"Ama bu çok saçma! Yani hiç geceleri mutfaktan bir şey atıştırmadın mı?" diye sordu James. "Yemek saatlerinin dışında bir şeyler yemene izin veriyorlar mıydı? Bir beslenme programın yok muydu yani?" Gözlerinde dehşetle Olivia'ya baktı James. "Tabii ki de hayır. Bu çok... çok mantıksız."

Olivia bakışlarını ayaklarına indirdi. "Gerçekten şanslısın." dedi çekinerek. James Olivia'nın ne kadar kırılgan olduğunu fark etti. Dışarıdan göründüğünün aksine kabuklarına çekilmiş bir naifliği vardı. Kabuk çatlamıştı, James onu ikinci kere gerçekten tanıdığını hissetti.

Serendipçe • 𝐉𝐚𝐦𝐞𝐬 𝐏𝐨𝐭𝐭𝐞𝐫Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon