16.BÖLÜM: KURTULUŞA DOĞRU

581 27 4
                                    

Söylediğim gibi buradayım. Uzun bir bölüm oldu gibi. Keyifli okumalar. 🤍

İlke’nin Ağzından

Esir oluşun 2. günü. Kurtuluştan kopuşun 2. günü. Kendimi kaybedişimin 2. günü. Bugün günlerden 4 Ağustos. 5 yıl sonra ben yine esirim. 5 yıl sonra yine aynı yerdeyim. Tek farksa bu sefer tekim. Yanımda meleğim yok. Yalnızım. Yapayalnız. Ellerim, kollarım zincirli. Akşam mı sabah mı bilmiyorum. Bir parça güneş ışığı dahi uğramıyor kaldığım odaya. Küf kokuyor. Fareler dolaşıyor. Yemek, su yok. İşkence var. Ama dayanıyorum. Pes etmeyeceğim. Kurtulacağımı biliyorum.

Saatler geçiyor. Belki benim için zaman durdu ama günler de geçiyor olabilir. Canım acıyor. Ağlamıyorum, bağırmıyorum. Tepki dahi vermiyorum. Her şeye rağmen dik duruyorum. Kapı açılıyor. Her gelende o sanıyorum. Onu bekliyorum. Gelmiyor. Ama umudumu kaybetmiyorum. Gelecek biliyorum. Çünkü o hep gelir. Çünkü o hep beni bulur. Çünkü o hep beni korur.

Gözlerimi açıyorum. Onu görüyorum. Kamuflajlar içinde karşımda duruyor. Bana gülüyor.

“İlke. Güzelim.”

Bana sesleniyor. Bakıyorum ona. Yine gülüyor o güzel gülüşüyle. Eriyorum gamzelerinde. Bende gülüyorum. Sesleniyorum ama cevap vermiyor. Öylece bakıyor.

“Özür dilerim.”

İki kelime çıkıyor ağzımdan.

“Bebeğimiz öldü.”

Söylüyorum ona gerçeği. Değişiyor bir anda bakışları. Siliniyor yüzündeki gülümseme. Yeşil harelerinde alevler yanıyor. Bana doğru geliyor. Gözlerindeki, kalbindeki sevginin yerini nefret alıyor. Beni öldürmek ister gibi sıkıyor boğazımı.

“Hepsi senin yüzünden. Kızımız senin yüzünden öldü.”

Tükürürcesine konuşuyor. Nefes alamıyorum. Ellerini çekiyor boğazımdan. Tiksiniyormuş gibi bakıyor bana. Geriye doğru adımlıyor.

“Her şey senin yüzünden. Bizi sen bitirdin. Sen.”

Ve kayboluyor.

Bende gerçekliğe dönüyorum. Su dolu kovaya sayamadığım kadar çok kafamı sokuyorlar. Nefesimi tutabiliyorum ama bir yerden sonra bu tabii zor oluyor.

“Konuş komitan. Ağabeyimi kim öldürdi?” Yüzümde kocaman alaycı bir gülüş. Gerçekten benden cevap alacağını düşünmesi güldürüyor beni.

“Ah Rojda ah. Sen gerçekten değişmemişsin. Sence bunu sana söyleyecek kadar vatan haini miyim ben?” Gülüşüm bozulmuyor ama onun yüzündeki sinir gittikçe artıyor. Başıyla arkamdaki adama işaret ediyor ve adam tekrar kafamı sokuyor kovaya. Bilincim kapanmak üzere. Hissediyorum ve bundan da nefret ediyorum. Bir anda ensemden tutulup çekiliyorum sudan.

“Bak komitan. Bu son şansın. Yoksa sana daha fazla acimam. Haberin ola.” Yüzlerimiz yakın. Leş gibi kokuyor nefesi açlıktan. Midem bulanıyor. Tükürüyorum yüzüne.

“Ben Türkiye Cumhuriyeti’nin askeriyim. Ben milletimin kahramanıyım. Ben vatanım uğruna yüz kere ölecek olan o kişiyim. Ben Türk askeriyim. Size pabuç bırakmam. Ağzımı açmam. Konuşmam. Ben vatan haini değilim. Ben sizin gibi şerefsiz, vicdan yoksunu, insanlıktan nasibini almamış it değilim. Benden hiçbir şey duyamayacaksın. O yüzden biraz kendine güveniyorsan beni şuracıkta öldürürsün. Biraz göt korkun yoksa beni burada parçalarsın.” Birden uzaklaştı benden. Bakışları boştu. İki adım geriledi ve karşımda durdu.

ATEŞİ YAKALAMAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin