on bir

419 75 16
                                    

"Söyle bakalım," Felix elindeki tepsiyi dikkatle masanın üzerine koyarken konuştu. "Bu kadar hasta olmayı nasıl başardın?" Hyunjin uzandığı koltuktan kendini zorla kaldırırken kıkırdadı, bedeninin her yeri ağrıyordu.

Ablası ve Felix'in abisi tatile gitmişlerdi. Hyunjin'in annesi ise yakın arkadaşlarıyla birkaç günlüğüne kaplıcalara gitmişti.

Aslında hasta olduğunu kimseye söylemeyecekti ama Felix onu aradığında söylemek zorunda kalmıştı. Genç olan birkaç saat önce gelmiş onunla ilgilendikten sonra sıcacık şifalı bir çorba yapmıştı.

"Bilmiyorum, bisiklet sürerken olmuş olmalı." Hastalığından dolayı ses tonu da biraz kalınlaşmıştı. Felix, tepsinin üzerindeki üzerinde buharı tüten çorbayı karıştırdı. Aslında Hyunjin'in iştahı yoktu ama çorbayı içmek zorunda olduğunu biliyordu.

Felix başını yana salladı. "Bu havada saatlerce bisiklet sürülmez Hyunjin. Neden düşünemedin?" Sesinde sitem vardı. Hyunjin sessiz kaldı. Aklını boşaltmak için gideceği her yere bisikletle gitmiş, canı sıkıldığında da bisiklet sürmeye devam etmişti. Fazla yorgunluk ve ter onu bu hale getirmişti.

"Düşünüyordum," Sesi kısık çıktı, Felix'in elindeki tepsiyi aldı. Çorbasını bu defa o karıştırdı. Felix sessizce onun devam etmesini bekledi. "...Yani," Hyunjin dudaklarını ıslattı ve karıştırdığı çorbadan bakışlarını çekti. "Son birkaç ayda, hayatımda çok fazla şey değişti sanki."

Felix onu dinlemeye devam etti. "Her anlamda, hatırlamak istemediğim bir travmamı hatırladım." Önündeki çorbayı amaçsızca karıştırmaya devam ediyordu. Derin bir nefes aldı. "Babamı daha da özler oldum ve aksi gibi onun daha çok işi çıkmaya başladı." Kıkırdadı ve çorbadan bir kaşık aldı.

Felix sessizce onu dinlemeye devam ediyordu. "Annem her zamanki gibi sevgisizliğini üst seviyede hissettirdi," Normalde bunu hiç dile getirmemişti. İçinden garip bir sızı süzülerek açıklığa kavuştu sanki. "Her neyse," dedi

Felix elini onun elinin üzerine koydu usulca. Hyunjin bu duruma gülümsedi. Güzel görünüyordu, iç ısıtıcı bir görüntüydü.

"Belki de annen, gösteremiyordur." Felix usulca söylediğinde Hyunjin onun gözlerine baktı ve kırgın bir tebessümle başını yana salladı. "Onca yıl geçirdik, hiçbir zaman bunun için çabalamadı. Ben onun için zarar görmüş, bozulmuş bir evlat olmuştum."

"Neden?" Diye sordu, sorusu bir refleks gibi çıkmıştı. "Özür dilerim-" Felix anında devam ettirdi konuşmasını. Hyunjin onun parmaklarını okşadı ve başını yana salladı.

"Felix," Sesinin tonu olduğundan kalın ve huzurlu geldi kulağa. "Efendim," Felix anında cevap verdi ona. "Sen iyi birisin." Hyunjin onun gözlerine bakarken söyledi. Bu ikisini de gülümsetti.

"Nedenini biliyorum, çok net hatırlıyorum."

Bu defa sesi karamsar bir hal aldı. Gittikçe soluklaştı sanki. Gözleri bir noktaya sabitlendi. Felix onun elini tuttu usulca. Gözlerini görebiliyordu. O sebebin yaşandığı güne gitmişti sanki Hyunjin.

"Anlatmak istediğin an dinleyeceğim." Felix yeniden söyledi bu cümleyi. Onu sıkıştırmak istemiyordu. Hyunjin yeniden onun gözlerine çevirdi gözlerini. Dolan gözleri ışıldıyordu.

"Yedi ya da sekiz yaşındaydım," diye başladı cümlesine. Anında yutkundu, sanki boğazı düğümlenmişti anlatma dercesine. Hyunjin yıllardır kimseye bahsetmediği bu olayı anlatmak istiyordu. Buna ihtiyacı vardı.

Felix onu sessizce dinlerken, elinin içindeki eli sevdi usulca. "Büyük ve çok öğrencisi olan bir okula gidiyordum." Hyunjin bakışlarını ondan çekerek önündeki soğumaya başlayan çorbaya kaydırdı. Kaşıkla kase içindeki sıvıyla oynadı.

aşk çocuğu | hyunlix Onde histórias criam vida. Descubra agora