on dört

248 50 16
                                    

Hayır, bu kızgınlık değildi. Bu daha başka bir duyguydu. Sanki içini yiyordu. Kıskançlık... belki de bu duygunun adı buydu. Felix, Ashley ile gülerek bir şeyler yapıyordu. Hyunjin onları izlerken içindeki bu sinsi duyguyu tarif etmeye çalışıyordu kendine.

Hatta bu duyguyu aynı o gün, kütüphanede de hissetmişti. O günden sonra, el ele tutuşmaları hakkında konuşmamışlardı. Fakat Hyunjin, ona dokunduğunda Felix'in ne kadar mutlu olduğunu görmüştü. Belki de onunla daha fazla temas halinde olmalıydı.

Düşüncelere dalmışken, Felix elinde tuttuğu kalıp ile ona doğru yürüdü hızla. "Nasıl olmuş? Geçen gün tasarladığın lavantalıdan yapmaya çalıştım." Hyunjin o anlatırken ona bakmaya devam etti. Cümlenin başını duymuştu ama sonuna doğru sesler bulanlıklaşmıştı. Başını salladı yalnızca, sonra uzanarak mumu kokladı. Lavanta özünün kokusu taze bir şekilde duyuluyordu.

"Çok güzel." dedi kısaca.

Felix onun yüzüne bakarak sessiz kaldı. Bir şey olduşu belliydi. Gözlerini ona dikerek bakmaya devam etti. "İyi misin?" diye sordu ardından. Hyunjin mumdan bakışlarını çekerek ona bakınca gözleri birleşti. Evet, onda kesinlikle bir şey vardı çünkü midesi bir anlığına yerinden kalkmıştı sanki. Gözlerini kırpıştırarak derin bir nefes aldı.

"İyiyim..? Neden... sordun?" Felix ona bakmaya devam ediyordu. Biraz doğruldu ve geriledi. Fakat bir tahmini vardı... Ama henüz kendine bile dile getirmeye çekiniyordu.

"Sadece..." Onun gözlerinin içine baktı ve nefesini tutarak başını yana salladı. "Her neyse, boşver." Mumu yeniden ona doğru uzattı ve devam etti. "O halde buradan devam ediyoruz..?" Hyunjin sessiz kalarak başını salladı.

"Güzel." dedi kısaca. Felix hâlâ onun gözlerine, meraklı ve delici bir şekilde bakıyordu sanki. Hyunjin başını salladı ve yerinden kalktı. "Ben de size dahil olmak istiyorum, tasarım yapmaktan sıkıldım."

Evet, bunu söylemeyi beklemiyordu ama bir anda ağzından çıkıvermişti işte. Felix kaşlarını şaşkınlıkla kaldırarak başını salladı. "Elbette, elbette..." geri geri yürüyerek onları dakikalardır izleyen Ashley'e doğru ilerledi. Birkaç adım sonra tamamen arkasını döndü.

Ashley onlara gülümserken, aralarındaki değişik duygu çekimini hissetmiş gibiydi. Sonrasında sessizce birkaç tane daha mum yapmak için işe koyuldular.

Hyunjin mutlu hissediyordu, tıpkı Felix gibi ikisi de mutluydu. Öylece birkaç saat geçti ve ardından Hyunjin'in telefonu çalmaya başladı. Annesi arıyordu. Hyunjin biraz uzaklaşarak telefonu açtı. "Efendim?" dedi usulca.

Kadın telaşlı bir sesle konuşmaya başladı. "Ablanı hastaneye kaldırmışlar, lütfen hemen hastaneye gel." Hyunjin duyduğu şeyle korku ile hızlanan kalbine engel olamadı. Nefesini tutmuştu, sanki ruhu bedeninden bir anlığına çekilmişti. Gözlerini kırpıştırdı ve duvardan destek alarak konuşmaya çalıştı. Felix onu fark ederek yanına yürüdü.

"Ne–yi varmış... Ne olmuş..?" Sesi korkuyla çıktı. "Bebek mi? Ona mı bir şey olmuş?" Yutkunarak zorlukla sordu. Felix duyduklarıyla gözlerini kocaman araladı ve Ashley'e döndü. Kız telaşla ne yapacağını bilemeyerek arabasının anahtarına koştu.

"Bilmiyorum oğlum, yalnızca acele et." Kadın da aynı onun gibi korkmuştu. Hyunjin başını salladı ve telefonu kapatarak Felix'e baktı. "Ablam..." dedi şokun etkisiyle.

"Tamam... Pekala, hadi gidelim." Ashley onlara ceketlerini verdi ve kapıyı açarak dışarı koltu hızla. Arabasına bindi ve zaman kaybetmeden çalıştırdı. Felix, Hyunjin'e destek olarak onu arabaya kadar götürdü.

aşk çocuğu | hyunlix Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin