II.BÖLÜM | Aşk Pek De Matah Bir Şey Değil |

1K 93 70
                                    


Merhaba, ilk defa bir fic yayınlıyorum ve yazdığım hikayeye oldukça güveniyorum. Bölümleri sık sık yayınlamaya çalışacağım sizden tek isteğim kitabı okuyup paylaşmanız ve daha fazla kitleye ulaşmasını sağlamanız. Beni oldukça mutlu edersiniz. 

Güzel bir serüvene hep birlikte başlamak istiyorum beni yalnız bırakmazsanız ve The Royalty Taekook'una sahip çıkarsanız çok sevinirim. Kurgusuna oldukça güveniyorum ve heba edilmesini istemiyorum. İlgi duyar ve desteklerseniz çok mutlu olurum. 

İyi okumalar!

|


1732 - MART

(Altı ay önce)

On sekizinci yüzyılın ikinci çeyreğinin başlarında Joseon Krallığı'nın hüküm sürdüğü Kore toprakları en güzel zamanlarını geçiriyordu. İlk bahara girilen ilk günlerde kiraz çiçeklerinin açtığı, pembeliklerin tüm krallığı güzelliğiyle etkilediği nadir zamanlardandı. İlkbaharın ilk günleri hem krallığın hüküm sürdüğü sarayda hem de şehrin her yerinde güzel zamanlar geçirilerek kutlanırdı.

Herkes için şenliklerle, partilerle geçen bu günler yalnızca bir kişi için pek de güzel karşılanmamıştı.

Joseon Krallığı, senelerdir Kral II. Kim tarafından yönetiliyordu. Altmış yaşlarının sonlarına doğru ilerleyen yaşlı kral iki sene önce yaşadığı talihsiz rahatsızlık sonucunda krallığına son vermiş, yerine o zamanlar yirmi bir yaşında olan ve kendisini kral olarak görmek istemeyen oğlu Kim Taehyung'a bırakmıştı. Genç Kral Kim, iki sene boyunca kendisini bildiği süre boyunca öğrendiği bütün bilgilerle krallığı yönetmeye devam etmişti.

Çocukluğundan beri ileride kral olacağı kesinleştiği için her konuda ayrıntısına kadar eğitimler görmüş, yeni diller öğrenmiş, belki de parmaklarıyla sayamayacağı kadar fazla müzik aleti öğrenmiş, dans eğitimleri ve hatta nasıl yemek yemesi gerektiğine kadar tonlarca eğitimler alarak hazırlanmıştı. Tüm bu hazırlığa rağmen yirmi bir yaşında kral olmayı beklememişti elbette. Babasının bu kadar erken krallığı ona emanet edeceğini tahmin etmemişti.

Şimdi ise yirmi üçünde halkı tarafından oldukça sevilen, yenilikçi, krallığına daima önem veren ve ileriye götürmek için çabalayan bir krala dönüşmüştü. Her ne kadar krallığı istemese ve hayatının çoğunluğunu halkına adadığı için yarım kalmış hissetse de oldukça başarılı olmuş, elinden ne geldiyse on fazlasını yapmıştı.

Ama yetmemişti. Tüm bunlar krallığı bırakan babasına yetmemişti. Çünkü ona göre bir kralın en büyük yatırımı iyi ve kazançlı bir evlilik ile iyi bir varisti.

''Yetmiyor. Ona ne yapıyorsam yetmiyor.'' Dedi aynadaki ona bakan gözlere doğru. İlkbahara girilen ilk gece babası tarafından bir görev verilmişti genç krala.

''Lütfen biraz sakin olur musun?'' gömleğinin düğmelerini ilikleyip sandalyesinden kalkarak az önce onu sinir eden bedene sinirli bakışlarını göndererek odasının balkona açılan kapısını açarak terasına çıktı. Sandalyesine oturduğunda yanındaki masaya bırakılan içkiyi elinin arasına alarak büyük bir yudumla içti.

''Biliyorum kızgınsın ama böyle bir şeyin elbet bir gün geleceğini biliyordun.'' Dediğinde bakışlarını yanındaki adama çevirdi.

''Evet biliyordum ama bu kadar erken değil. Üstelik buna hazır değilim,'' sorun şuydu ki bir kral olarak onun buna ne zaman hazır olacağı sorulmuyordu. Krallığın yönetimi için alması gereken bazı sorumluluklar vardı ve bu sorumluluk asla karşılaşmak istemeyeceği kadar büyük bir şeydi.

The Royalty | TaekookWhere stories live. Discover now