IX.BÖLÜM | Güzel Olan Her Şey Sensin, Her Şey |

594 52 48
                                    


BTS - Blue & Grey

|

1732

Haykırışlarının sesini hiç kimse duymuyordu. Büyük bir masa, üzerinde belki de krallığın en üst kademesindekiler hariç kimsenin erişemeyeceği bolluktaki yiyecekler, iki krallığında geleceği için bir araya gelmiş bir sürü insan ve onların dışında kimsenin duygularını umursamadığı, haykırışlarının ne anlama geldiğini bilmedikleri ve hiçbirini duymadıkları Kral Kim.

Kim Taehyung.

Onların bilmedikleri, tanımadıkları tek bir kişi vardı o da Kral Kim değildi; Kim Taehyung'tu. Çünkü o ikisi farklı kişilerdi. Çocukluğu masallardan ibaretten gençliği çok çalışmak ve kendisini tanımakla ibaretten krallık zamanı ise onun için adeta bir kâbus olmuştu. Herkese göre ise o Joseon Krallığı'nın en şanslı kralıydı. Krallığın başına geçebilmek için savaşması gereken bir kardeşi yoktu mesela. Ya da babasından krallığı alabilmek için onun ölümünü yıllarca beklemek zorunda kalmamıştı. Bir sabah uyandığında ona kral olması gerektiği söylenmişti. Oysa babası yaşıyordu ve her şeyden de önemlisi o kral olmak istemiyordu.

Çünkü farklıydı o. Farklılığın elbet bir gün, gün yüzüne çıkacağını biliyordu. Öldürülürdü. Hiç acımadan bir kral olarak öldürülürdü farklı olduğu için. Belki de kendimi yanlış tanıdım, diye geçirirdi içinden. Sarayın heykellerinin sergilendiği alanlarda ilgisini çeken erkek bedenlerinin sanatsal olarak güzel gözüktüğü için ilgilendiğini, aslında kızlardan hoşlandığını kendisine hatırlatır dururdu mesela. Elbette, derdi sürekli. Elbette prenseslerden hoşlanıyorsun. Aksi nasıl olabilir ki?

Ama aksi olmuştu. Kendisini tanısa bile inkâr etmişti lakin inkârı onu görene kadar devam etmiş sonrasında ise tamamen kabullenmişti. Onunla bir geleceğinin olmadığını biliyordu ve bu gelecekte canının ne kadar yanacağını da belli ediyordu. Artık geceleri rahat bir uyku çekemiyordu. Bu yüzden uyandığında gözleri sızlıyordu. Sıcak kompleksler yapıyordu etrafındaki görevliler. Yorgunluğu gözlerinden okunsa da herkes asıl nedenini asla sorgulamıyordu.

Tıpkı şu an masada hiç kimseyi umursamadan küçük prensinin gözlerine dikkatle baktığı gibi.

Artık akşam yemekleri Jeonlar ile birlikte yeniyordu. İki krallıkta bu durumdan o kadar memnundu ki iki tarafında işine geliyordu bu evlilik. Masanın tam başında oturuyordu Kral Kim. Upuzun masanın tam karşısında eski Kral Kim vardı ve tüm gözü kral olan oğlunun üzerindeydi. Yapacağı en ufak hatayı ona ödetmek adına bekliyordu. Onun yanında annesi oturuyordu. Kral olduktan sonra ona oğlum diye değil de majesteleri diye seslenen annesi.

Sağ tarafında ise Jeon Kralı oturuyordu. Birkaç dakika sonra Prenses Hwa büyük bir neşeyle gelip Kral Kim'in sağ tarafına tam yanına oturmuştu. Gülümseyerek Kral Kim'e baktığında ise Taehyung aldığı kokuyla birlikte gözlerini kapattı yavaşça.

Şakayık çiçeği.

Gözlerini hızla açtığında bir beklentiyle gözlerine bakan prensese odaklandı. Sonrasında bakışları Prens Jeon'a kaydı. O yapmıştı. Nasıl anlamazdı ki bunu? Geçen geceki konuşmadan sonra sırf kız kardeşine karşı bir şeyler hissetsin diye şakayık çiçeğinin kokusunu kullanmıştı. Şakayık çiçeğinin kokusuna âşık olduğunu Prens Jeon'a söylediğini hatırladı sonra. Eğer, prensesin teni şakayık gibi kokarsa cidden ona âşık olabileceğini mi düşünmüştü yani?

Cidden bunu yaptın mı? Demişti içinden küçük prense bakarak.

Sonrasında yemeklerini yemeye başladılar. Ancak Kral Kim'in düşünceleri yerle birken Prens Jeon'da ondan pek farklı değildi. Yapmıştı çünkü bunu. Sırf kız kardeşinden hoşlansın diye yapmıştı.

The Royalty | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin