V.

114 22 9
                                    

14 Şubat 1935
08.45, sabah.

Günaydın, Değerli Sinyor,

Bugün, Sevgililer Günü! Ne kadar da şen bir gün, açık balkonumdan içeriye tülleri selamlayarak varan serçelerin ve tabii, Marmara'ya kucak açan martıların "Günaydın." diyen ezgileriyle uyandım. Bilmiyorum, acaba bu ülkede de kutlanıyor mu, Aziz Valentin'e atfedilen bu hoş tarih? Siz söyleyin bana, yabancısı olduğum ne kadar da çok şey var... Sizden dinlemek isterim âdetlerinizi ve geleneklerinizi.

Bugün ruhum ne kadar da hafif, bir kelebeğe dönüşmüş gibi hissediyorum kendimi. Belki de sebebi sizinle sözleşmiş olmamdır. Bana kitap önerisinde bulunacak olmanız ne kadar sözleşmek sayılmasa da izin verin, kandırayım kendimi ve öylesine inanayım. Şuh¹ içerisinde olduğumun bilincindesinizdir. İşveli gözlerimin derinlerinde parıldayan duygularımı gizlemekte pek kötüyüm. Umuyorum ki buluştuğumuz vakit onları küçük bir dostun büyüğüne duyduğu hayranlıkla bağdaştırırsınız, öğrenmenizi istemiyorum masumiyetten öylesine uzak birisi olduğumu.

Kahvaltıya her zamanki hâlimle ineceğim lakin öğle vakti odama döndüğümde kendimi tutamayacağımı, gözlerinize çaresizce hoş ve sevimli görünmek istediğimden kendime hiç yakıştırmayacağım bir harekette bulunarak bir başkası olan siz için özenle üstümü değiştireceğimi biliyorum. Bu davranışı karakterime sığdıramıyorum. Fikrimce insan ancak kendisi için süslenmeli fakat izan gösterin: Müşkülpesent² bakışlarınız bana yöneldiğinde memnun olsunlar istiyorum. Yüreğim size böylesine derin bir muhabbet duyarken kendime özen göstermemem daha garip olurdu, değil mi?

Sinyor, benim içimde bir kuş yaşıyor ve onun kanatlarının gölgesine saklamaya çalışsam da her şeyi, nafile. Kuşun zavallı bedeni yürek yangınına tutuldu. Kifayetsiz bir çırpınışla uçmaya çalışıyor size doğru, alevlerden korkuyor ama bilmiyor ki, siz de başka bir cehennemsiniz onu yine yakacak olan. Gözleriniz beni kelimelerin ötesine taşıyan bir pusula gibi ve gönlümün en derinlerinde açan bu yasak çiçeğin kökleri gittikçe can yakıcı hâle geliyor, yüreğimi parçalayarak ilerliyor dalları.

Çarenin sizi görmemek olduğunu, buradan gidip kelimeleri terk etmek olduğunu biliyorum -yani öyle umuyorum- fakat dudaklarım ne kadar da uslanmaz, neşeleniyorlar sizi gördükleri an. Gözlerime yansıyan parçalarınız, her bir yanımı sarıyor ve mutluluğun ilacını lekeleyen acı bir zehirle doluyorum.

Ah, yine yapıyorum, korkunç şeylerden bahsediyorum. Konuyu değiştirmeme izin verin.

Bugün, aydınlık renklere daha da fazla sarılacak tenim, siz her daim koyu tonları tercih ediyor olsanız dahi, gönlümdeki çiçeğe yaraşır görünmeyi arzuluyorum. Yine kravat takmayacağımı ve favorim olduklarını iyiden iyiye anladığınızı düşündüğüm pantolon askılarımı kullanacağımı belirtmek istiyorum. Bir ihtimal bir çift beyaz eldiven de giyebilirim zira görmeyin istiyorum, bir süredir beni içerisine soktuğunuz hoyrat duyguların kaygısıyla ısırdığım parmaklarımdaki ve tırnaklarımdaki üzücü izleri.

Zira adımlarımda yalnızca mutluluğu, huzuru ve güzel bir muhabbeti taşımak istiyorum. Siz, kırık dökük yanlarıma asla şahit olmamalısınız.

Çay saatinde görüşmek üzere.

şuh¹: özgür davranışlı ve güzel, canlı, neşeli.

müşkülpesent²: zor beğenen.

LEVANTEN | BxBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin