5. Bölüm

63 7 0
                                    

Duru'nun anlatımıyla

Nazlı ile aşağı indik. Mutfakta yemek hazırlayan Erdemi gördük. Nazlı hemen onun yanına gitti ve masayı kurmasına yardım etti. Bende o sırada salonda oturmuş telefona bakıyordum. Nazlı sofranın hazır olduğunu söyleyince kalkıp sofraya oturdum. Hep beraber yemek yerken Erdem konuşmaya başladı.

Erdem: Eee nereden geldiniz İstanbula?

Nazlı: Eskişehirden.

Erdem: Yaa öylemi?, bende bir keresinde oraya tatile gitmiştim. Çok güzel bir yer.

Nazlı: Evet. Çok güzel bir yerdir.

Erdem: Peki neden İstanbula geldiniz?

Nazlı bana imalı bakışlar atarak konuştu.

Nazlı: Bu soruya Duru cevap verse daha iyi olur. O daha iyi biliyor.

Erdem ve Nazlı meraklı gözlerle benim cevabımı bekliyordu. Rahat bir tavırla konuşmaya başladım.

Duru: Eski okulumuzdan kovulduğum için.

Erdem neden kovuldun? der gibi bir bakış atınca anlatmaya başladım.

Duru: Bizim okulda da her okulda olduğu gibi zorba bir kız grubu vardı. Bir gün ben tam sınıftan çıkacakken grubun lideri Selin kafamdan aşağı bir kova soğuk su döktü. Tabiki bunun bedelinide ödedi.

Erdem: Naptın?

Duru: Abartılacak bir şey yapmadım. Alt tarafı kafasını klozete soktum, o kadar.

Söylediklerimle Erdemin ağzı açık kalmıştı. Bir kaç saniye sonra konuşmaya Nazlı devam etti.

Nazlı: Selin Durudan şikayetçi olunca Duru okuldan atıldı. Onu yalnız bırakmak istemediğim için bende okuldan çıkış yaptım ve beraber İstanbul Boğaz İçi Üniversitesine kayıt yaptırdık. Bu yüzden istanbula geldik.

Erdem: Ne? Boğaz İçi Üniversitesi mi?

Nazlı: Evet, neden bu kadar şaşırdın ki?

Erdem: Şaşırdım, çünkü ben de o üniversitede okuyorum.

Erdemin söylediği şeyle beraber kaşlarımı çattım. Allahım tanımadığımız bir adamın evinde kaldığımız yetmezmiş gibi birde aynı okula gidicektik. Gerçekten Nazlı olmasa bu evde 1 dakika bile durmam.

Nazlı: Gerçekten mi?

Erdem: Gerçekten. Bu arada hangi bölümdesiniz?

Nazlı: Ben Hukuk, Duru ise moda tasarım bölümünde. Bu işde gerçekten çok iyi.

Erdem: Çok güzel. Umarım istediğiniz meslekleri olursunuz. Bu arada bende Hukuk okuyorum. Şansa bak.

Nazlı: Ciddimisin?

Erdem: Evet. Avukat olamayı planlıyorum, bakalım.

Masada biraz daha sohbet ettikten sonra masayı topladık ve salonda biraz oturduk. Saat 22:30 olmuştu. Ben esnemeye başladığımda Nazlıda esnemişti. Nazlı Erdeme dönüp konuştu.

Nazlı: Artık yatsak iyi olur. Saat geç oldu. İyi geceler Erdem.

Erdem: iyi geceler, Nazlı. Sabah görüşürüz.

Hepimiz odamıza çıktık ve hemen uyuduk.

Saat 02:40

Ağzımdaki kurulukla gözlerimi açtım. Susamıştım. Yavaşça doğrulup yataktan kalktım. Odadan çıkıp aşağı indim ve mutfağa girdim. Her yer karanlıktı. Sadece mutfak çamından içeri sızan sokak lambasının ışığı aydınlatıyordu mutfağı. Bir bardak alıp kendime su koydum ve içmeye başladım. Tam bardağı tezgaha koyucaktım ki tıkırtı sesleri ile elim havada kaldı. Kedidir diyip bardağı tezgaha koydum. Merdivenlere doğru gidiyordumki yine tıkırtı sesleri gelmişti. Hemen mutfağa geri gittim ve dolapta bulduğum tavayı elime aldım. Biri dış kapıyı açmaya çalışıyordu.

Elimdeki tava ile kapının karşısındaki duvarın arkasına saklandım. Kapı sonunda açılmıştı. Elimdeki tava ile hazırda bekliyordum. Adım sesleri gittikçe yaklaşıyordu. Benim olduğum duvarın yanına kadar gelmişti. Tam yanımdan geçicekken elimdeki tavayla kafasına sertçe vurdum. Acı ile inlediğinde bir kaç adım geriye sendeledi. Eliyle başını tutuyordu. Acımış olmalıydı. Ama umrumda değildi!

Yanına yaklaşıp bir kez daha vurucakken bileğimi havada yakalamıştı. Bileğimi çekmeye çalışsamda bırakmıyordu. Her çekmeye çalıştığımda daha çok sıkıyordu bileğimi. Canım yanmaya başlamıştı. Her yer karanlık olduğu için yüzünü de göremiyordum.

Duru: Bırak kolumu, hayvan herif!

X: Bırakayımda yine tavayı kafama geçir, dimi!

Bu ses bir yerlerden tanıdık geliyordu ama çözemiyordum.

X: Şimdi sorularıma cevap vericeksin! Kimsin? Neden bu evdesin? Ve neden kafama tava ile vurdun?(!)

Duru: Sanane!!! Bırak kolumu!

X: Cevap ver dedim!

Tam bir şey söyleyecektim ki Nazlı ve Erdemin sesi ağzımı geri kapanmasına neden oldu.

Nazlı: Duru! Duru yok! Erdem Duru yok!

Erdem: Tamam! Sakin ol, tuvalettedir.

Nazlı: Baktım! Orda da yok!

Erdem: aşağıdadır. Gel bakalım.

Merdivenlerden indiklerinde birden salonun aydınlanmasıyla gözlerim kamaştı. Bir kaç kez gözlerimi kırptım ve gözlerimi ışığa alıştırmaya çalıştım. O sırada Nazlının şaşkın sesini duydum.

Nazlı: Duru?

Nazlının sesi ile gözlerimi açtığımda karşımdaki adamla göz göze gelmiştik.

Ne? Hayır, hayır, hayır! Olamaz! Bu gerçek değil değil mi? Şu anda karşımda duran, uçaktaki çocuk olamaz! Değil mi? Lütfen biri bana bunun şaka olduğunu söylesin!

YAZ ŞARKISIWhere stories live. Discover now