page sixteen: nice to see you again, mariposa

6.6K 420 737
                                    

|agua de Annique; beautiful one|

Beautiful One
You shine like the sun
I wish I never left
Before I have said
You are the one

Gecikme için üzgünüm, toparlamaya çalışıyorum bölümleri ve kendimi.

Güzel geceleriniz olsun, iyi okumalar ♡

Harekete geçmeliydim. Taehyung sert adımlarla inip merdivendeki varlığını sonlandırmışken kendime gelip hızla ayağımı merdivene atmış, çatıdan inmiştim.

Ne sikime buraya kadar gelmişlerdi?

Gergindim. Nefeslerim hızlıyken Taehyung'un dış kapıdan çıkışını merdivenlerin başından görebiliyordum. Adımlarımı daha da hızlandırdım. Sonunda evden çıkabildiğimde Taehyung bahçenin yarısına ulaşmıştı bile. Geniş sırtı gözlerimin önündeyken tek odağı karşısında dikilenlermiş gibi hareket ediyordu.

Yutkunup ona yetişmek için koşmaya başladığımda Yu beni gördüğü gibi dudaklarını kıvırdı.

"Hangi cesaretle evime böyle girebilmeyi aklından geçirdin?" Sesi buz gibiydi, az önce bana bağırdığında olduğu gibi. Yu'nun dibine kadar girip asla indirmediği yüzüyle ona baktı. Yu'ya dibine girecek kadar yakın olmak sokaktaki herkesi korkuturken Taehyung yapmak istese onu oracıkta yakalarından tutacak gibiydi.

Koşar adım yanlarına vardığımda bana başını çevirmeden elini geri uzatıp beni arkasına ittirdi.

Yu gülüyordu. Kırışmış göz kapakları gözlerinin üzerine düşmüşken gülümsüyordu, bana bakıyordu. Taehyung'a gözlerini çevirip dudaklarını araladı. "Taehyung, sakin ol ortak. Sadece hâl hatır sormaya geldik." Çenesini sıkıyordu, ne kadar beni arkasına ittirse de yanında duruyordum.

Yu gözlerini bana çevirdiğinde Taehyung burnundan bir nefes verip yüzünü omzunun üzerinden biraz bana çevirdi.

"Selam, güzel Mischa."

Gözlerim yaşlılıktan hafif hafif kırışmaya başlayan yüzündeydi. O, bize gülümsüyorken yanındaki Seonghwa ikimizde de gözlerini gezdiyor, hafifçe dudağı titriyorken gözlerini daha çok üzerimde tutuyordu. Onunla çok temas kurmama gerek yoktu. Asıl olay buraya bu halde nasıl geldikleriydi.

"Yu." Seokjin, yakın olmalarından endişe duymuşçasına Taehyung'u göğsünden bana doğru ittirimiş, Yu'nun karşısına kendi geçmişti.

Taehyung'u tutamayacağından korkuyor gibiydi.

Yu'nun gözleri yine de esmerdeydi. Taehyung'un gri saçları hâlâ rüzgârla temastayken bana göz ucuyla bile bakmıyor, Yu karşısında dikilen esmere keyifle bakıyordu. Ona meydan okuyordu. Bu bakışı bilirdim.

"Seokjin, kardeşin bana hayli saldırgan bakıyor. Onu sakinleştirme-"

"Muhatabın benim." Taehyung öne doğru iki adım attığında ayaklarımızın altındaki taşlar ses çıkardı. Sarhoş değildi ama bedenindeki kin ve öfkenin çekinmeden ortaya çıkıp bedenini kontrolsüzleştirdiğinin farkındaydım.

Dudaklarımı aralayıp bir adım daha ileri çıktım.

"Belli ki benim için geldin. Ortalığı ayağa kaldırmaya gerek yok Yu, konuşalım."

Taehyung kafasını bana çevirdi. Kaşları hafiften çatılmışken dudakları aralık, bu söylediğimden çok da memnun olmayışını ortaya koyuyordu.

memento vivere, mariposa | taekookWhere stories live. Discover now