page seventeen: but i'm not a slave to a god that doesn't exist

2.7K 305 447
                                    

|marilyn manson; tainted love|

The love we share seems to go nowhere
And I've lost my light
For I toss and turn, I can't sleep at night

Once I ran to you, now I run from you
This tainted love you've given
I'll give you all a boy could give you
Take my tears and that's not nearly all

Selam. Mezardan dirildiğimizi herkes hissedebiliyordur. Çok uzatmayacağım, sadece bu sürecin benim için kokay olmadığını ama elimden geleni yaptığımı bilin. Biraz yeni bilgiler içeren, belki de durağan bir bölüm oldu ancak dilerim ki keyifle okursunuz. Kendimi açmaya çalışıyorum, şimdilik affınıza sığınıyorum. Hâlâ buralardaysanız, müteşekkirim. Öptüm çok, sizi seviyorum.

İyi okumalar, minik şeytanlarım.

Tekrar seni görebilmek muhteşem, kelebek.

Gözlerim, aşağı birkaç tel halinde sarkan sarı saçlarından çekilip gözlerine kilitlendi. Gülümsüyordu, keyifliydi.

Üst dişleriyle alt dudağını esir alıp bedenimi şöyle bir süzdü. "Kim Taehyung'a selamımı iletmiş olmalısın, başka türlü bunca zaman sonra adamlarımın peşine düşmesi anlamsız olurdu. İlgisini böyle çekebilirmişim demek ki öğrendiğim iyi oldu."

Hastalığımın vücudumu zayıf düşürdüğü bilincimdeydi ancak zihnimi kör etmiş değildi. Etrafımda görebileceğim herhangi bir madde için irislerimi ondan çekip dikkatlice yakınımda gezdirdim. "O karmaşayı sırf benim için, beni yalnız yakalamak için kendin çıkardığını söylersen sana acıyacağım."

Çünkü benim en güçlü halim yalnız olduğum vakittir.

Yüzündeki hayran gülümseme, gözleri yüzümde ve bedenimde gezinirken söylediklerimi yine de can kulağıyla dinlediğini bana belli edercesine büyüdü. "Etrafta hakkında çok şey söyleniyor, Jeon. Seni sadece burada çalıştığın ya da pek sevgili dostumun yakınında olduğun için gözümün önünde tutmuyorum. İlgimi çektin, arkadaş olmayalım mı?"

Arkasında dikilmiş, kolları göğsünde bağlı olan esmer kadın haricinde odada etraftan bir şey toplayabilmek umuduyla hızlı hızlı gezinen siyah giyimli üç adam vardı. Onlarda gözlerimi gezdirdikten sonra gözlerine yeniden bakıp dilimi damağıma vurmuş, aramızda iki saniye sessizlik oluşurken dudaklarımı aralamıştım. "Olmayalım, arkadaşlarımı yiyorum ben."

Derin kıkırtısı en ufak bir sese tahammül dahi edemeyen işitme duyumu tetikliyordu. Çekici bir adamdı. Sarı saçlarını özenle şekillendirmiş, kalın sesini ise ustaca kullanıyordu. Otoriter tavrı dikkatleri üzerine çekse de yetmezdi. Yerimde herhangi biri olsa yaptığı ya da yapacağı teklifi düşünmeden kabul ederdi. Ancak benim istediğim hiçbir şey onda değildi, yeterli değildi.

"İyi bir jokersin sen. Taehyung'la olan münasebetim ön planda olmasa dahi seni iki adım yanımdan uzaklaştırmazdım." Kırdığı dizlerini doğrultup dudaklarını büzerek dibimden uzaklaştığında gözlerim hâlâ alayla bükülen yüzündeydi. Arka planda odada gezinen adamlar çekmeceden kağıtları alıyor, etrafa saçıyor ve buldukları her kutunun içini karıştırıp bir şey bulma umuduyla salonu talan ediyorlardı.

"Geçmişini araştırdım. Şu anın aranan en değerli tetikçisi olmanın sebebi seni bir ölüm makinesi gibi yetiştirmeleri, değil mi? Kaybedeceğin hiçbir şey yok, Jeon. İnsan zaafları olmadan özgürdür. Sen bütün zaaflarını silip kendini özgürleştirdin."

memento vivere, mariposa | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin