6) Bir Garip " TAŞ"

72 6 81
                                    

" Ah  akrostişin... Pardon şiirin o kadar güzel ve manalıydı ki tutamadım kendimi ve suyu fırlattım. Sen şiir hayattır deyince gaza geldim." Bu açıklamanın üzerine kendimi tutamadım ve sessiz ortama kahkalarımı yaydım. Sugariye çok farklıydı. Ne kadar sinir olsam da zeki olduğu gerçeğine bir şey yapamazdım. Akrostiş gerçekten güzeldi.

***

Öğle arasına kadar her ders ve tenefüste  Hoseok 'a bakıp kıkırdamıştım. Artık az çok bizimkilerin ne yapmaya çalıştığını çözmüştüm ama uzaktan olayları bilmiyormuş gibi izlemek çok hoşuma gidiyor bu yüzden ses etmedim. Bırakalım da oynamaya devam etsinler değil mi?

Öğle Arası yemek  sıradan bir yemek ve günlük sohbetler ile geçmişti. Zilin çalmasına birkaç dakika kalmışken tek başıma  bahçeye çıktım. Bahçedeki basketbol potalarının oraya, takım arkadaşlarımın yanına doğru adımlamaya karar vermişken Sugariye ve Jimin ' i tam tersi istikamette sohbet ederken gördüm ve içimdeki seslere küfretsem de onları dinleyerek yönümü o tarafa çevirdim.

Fazla yakınlarına yaklaşmak yerine  uzakta bir banka oturmaya karar verdim. Önce biraz etrafı izler gibi yaptım. Sonra da onlardan tarafa bakmaya başladım. Çok dikkatli bakmış olmalıyım ki sarı oğlan benden tarafa bakıyordu. Daha da dikkat çekmemek için yerde gördüğüm taşa uzanıp sanki Dünya ' nın en iginç şeyine  bakıyor gibi incelemeye başladım. Taşı güneşe tutuyor, gözlerimden birini kapatıp diğerini kısarak inceliyordum. Neyseki taş vardı, yoksa hemen dikkatleri üzerimde toplamıştım. Huhhhh

Merakıma yenik düşüp tekrar kafamı onlardan tarafa çevirdiğimde  sarı olan kolunu Sugariye 'nin boynundan omzuna doğru atmış Sugariye de kafasını oğlana doğru yaslamıştı. Eş zamanlı olarak da sağ gözümün önünde bir anda şimşekler çakmaya başlamıştı. En son olayın sebebi anlaşılmamak için havaya kaldırıp  kristallerine kadar delik deşik ettiğim taşın anlık bir boşluk ile gözüme çarpmasıydı.

Acıyla inleyip gözümü tutmaya başladım. İşte şuan fark edilmiştim. Acının üzerine panik de eklenip ayaklanmayı planlarken Taeyon 'un ablasının yanına gelmesiyle odak noktaları o oldu. Gözüm zonklasa da bir oh çektim.

***

Telefonumu açıp gözümdeki kızarıklığı gördükten sonra bir de  of çekmiştim. Annem kim bilir  endişelenip olayı nasıl büyütecekti. Ben gözümün zonklaması ile yerimde sıkıntıdan mırıltılar çıkarırken bizim bitirim ikili bana doğru utana  sıkıla yaklaştılar. Planı bu çatlakların yaptığına emindim.

Jungkook sağıma Taehyung da soluma yerleştiler. İkisinin de bir sancısı olduğu belliydi.  Onları sabah geçiştirmek zorunda kalmıştım. Bu yüzden akıllarına yatmayan şeyler olmuş ve tekrardan beni darlamaya gelmiş olabilirlerdi ama sadece bununla sınırlı gibi de durmuyordu.

"Gözüne ne oldu lan, dayak mı yedin yoksa ? "

" OHA, YOONGİ DAYAK YEMİŞ!"

Yok bunlar sorunlu kesin.
Elimi Jungkook 'un ağzını kapatmak için atsam da başarılı olmamıştım. Bir anda etraf kalabalıklaşmış ve öğrenciler  bana sorular eşliğinde bakmaya başlamışlardı.

"Oppam dayak mı yedi ahaaağğğ"

"kes sesini aptal Yoongi Oppa dayak yemez, bakışları yüz insanı iki dakikada öldürme gücüne sahip"

Bu kızlar ne ara buraya gelmişti?

" Yoongi dayak mı yemişşş"

"Evet baksana onu fena bemzetmişler"

" yazık ol-"

"SESİN KESİNİZİ!!!"

Öfkeden konuşmayı unutma derecesine gelsem de ayağa kalkıp konuşmaların yoğun olduğu yere doğru  ağzımı aralayıp iki kelime etmeyi başardım. Anında etraftaki kalabalık azaldı ve gitgide kimse kalmadı. Jungkook ve Taehyung 'a öldürecek gibi bakıyordum. Onların bu bakışlarını her zaman anlardım. İçlerinden inanmadıkları tanrılara bir bir dua ettiklerine yemin edebilirdim. İşe  Jungkook ile başlasam güzel bir hamle olacağı belliydi. Yavaş yavaş Jungkook' un üzerine doğru adımlarımı yönlendirdim. O ise süt dökmüş bir kedi gibi sessiz ama bir o kadar da korktuğunu belli ediyordu. Taehyung 'un kucağına sokulmasının başka bir sebebi olur mu yoksa?

Adını Sugariye Koydum Where stories live. Discover now