Stephen etrafı dikkatlice süzdü, gözleriyle her bir ayrıntıyı taradı. Catherine'nin isteklerini eksiksiz yerine getirmişti, her şeyi kontrol etti. Son olarak tarlaya gitmek bahanesiyle işe gitmek ve birkaç saat çalışmak için hazırlıklarını tamamladı. Aynı zamanda küçük kız kardeşi Annabel'e de göz kulak olması gerekiyordu.
Catherine, sinirli bir ifadeyle Stephen'a dönerek, "Neden Annabel'in yapması gereken şeyleri sen yaptın?" diye sordu. Kaşlarını çatmış, huzursuz bir şekilde koltuğa oturdu. Eteğini düzeltirken yanındaki sehpadan kırmızı ve beyaz yelpazesini alıp yavaşça sallamaya başladı. Hava o kadar sıcaktı ki Catherine hiçbir şey yapmasa bile terlemişti. Cevabını beklemeye başladı.
Stephen Catherine'in gözlerine baktı ve "Annabel henüz çok küçük. Bu görevleri yerine getiremez," dedi.
Catherine, alaycı bir gülümsemeyle, "O bir kız, kadın işlerini yapmalı. Sen erkeksin, ağır işleri sen yapmalısın." diye yanıtladı.Stephen, kararlı bir şekilde, "Annabel henüz 8 yaşında. Siz yapamaz mısınız?" dedi.
Catherine, hırçın bir şekilde, "O bir gün evlenecek, kocasına hizmet edecek. Bu becerileri öğrenmesi gerekiyor. Ayrıca, bana bir bak. Kıyafetlerime bak. İş yapacak bir kadına mı benziyorum?" diyerek çıkıştı.
Stephen, ailesinin maddi durumunun pek iyi olmadığını biliyordu ancak Catherine birkaç ayda bir büyük bir alışverişe çıkardı. Mücevherler, pahalı kıyafetler ve takılar alırken kendini kaybederdi.
Bu kadar parayı nereden buluyor acaba? diye düşündü Stephen.
Daha fazla tartışmak istemedi, konuyu kapatmaya ve Catherine'e hak vermeye karar verdi. Sihir de yapamadığı için başına bir şey gelmesini istemiyordu. "Hayır, benzemiyorsunuz. Ama sizden bir isteğim daha olacaktı. Bu bir iş isteği değil, " dedi kabul edilmeyeceğini bile bile.
"Neymiş bu istek? "
"Sihir eğitimi görmek istiyorum, Bayan Catherine, sevdiklerimi ve kendimi korumak için. "
Catherine onu küçümseyici bakışlarla inceledi. "Senin sihirde başarılı olacağını sanmıyorum. "
"Çok fazla çalışırım, harcadığınız paranın hakkını veririm. Lütfen... "
Catherine, alaycı bir şekilde gözlerini Stephen üzerinde gezdirdi. "Jason neden sana bu kadar önem veriyor, anlamıyorum. Sen onun çocuğu bile değilsin. Kimin çocuğu olduğunu, kimden olduğunu bile bilmiyoruz. Belki de bir orospunun çocuğusundur. "
Stephen, Catherine'nin hakaretine karşı sinirden titriyordu. Yumruğunu sıktı ve öfkeyle "Sen benim anneme orospu deme cüretini kendinde nasıl buluyorsun?!" diye bağırdı. Sesini yükseltirken gözleri ateş gibi parlıyordu ve vücudu gerilmişti.
Catherine, tehditkar bir şekilde gülümseyerek cevap verdi. "Peki sen benimle böyle konuşma cüretini kendinde nasıl buluyorsun? Bana bak, çocuk. Defol buradan, odana git. Yoksa ateşimin tadına bakmak zorunda kalırsın." Konuşurken elinde aniden bir ateş küresi belirdi ve onu tehdit edercesine havada sallandırdı, "Bugün yürek yemişsin sanki."
Stephen, öfkeyle dolup taşmasına rağmen sihir yapmayı tam olarak bilmediği için kendini durdurdu. Henüz ölmek istemiyordu. İçindeki küçük umut ona yaşama sevinci veriyordu. Zihninde hızla bir plan oluşturdu.
Ergenliğe adım attığından beri evlatlık olduğunu biliyordu. Ne babasına ne de ölen annesine benziyordu. Babası ela gözlere ve açık kahverengi saçlara sahipti. Stephen ise sarışın ve koyu mavi gözlere sahipti. Babasının burnu kemerli ve kaşları kalınken, Stephen'da tam tersiydi. Kardeşi Annabel ile de hiçbir benzerlikleri yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sihirli Dünya: Seçilmiş (TAMAMLANDI)
FantasySihirli Dünya serisinin ilk kitabıdır! Hayat gerçekten çok garip. Sen umudunu kesmek istersen hayat sana yeni umutlar verir bazen de o umuttan daha fazlasını alır senden. Stephen içindeki küçük bir umuda bağlanmıştı. Kötü hayatını kabullense de en...