1. Bölüm: Deneyler ve Gözlemler

485 54 276
                                    

Boy Epic-Up Down

|| Bölümü oylarsanız sevinirim, iyi okumalar.||

Bazen birilerinin kaybetmesi, pes etmesi, ayaklar altına alınması gerekir. Garip ama bu bir yazılı olmayan kuraldır. En adil, en muhteşem gezegen de bile yaşasanız her zaman ayaklar altına alınan birileri vardır orada. Belki siz göremezsiniz çünkü her şey sizin açınızdan kusursuzdur veyahut gözleriniz öyle bir boyanmıştır ki dört tarafı çitlerle çevrili bir evde kendi pembe evreninizi yaratırsınız. Ne istiyorum, diye sormazsınız kendinize eğer sorarsanız birileri sizi muhakkak susturur çünkü. Bir kişinin istediği gibi yaşar, onun istediği gibi ölürsünüz. Hayallerinizin olmasının bir önemi yoktur. Işıklar üzerinize kapatılır ve kendi karanlığınızda boğulmaya mahkum edilirsiniz.

  Size bir ev, yiyecek ve huzur verir ama daha fazlasını isteyemezsiniz. Hiçbir şeyi siz seçemezsiniz çünkü her zaman o en iyisini bilir hatta bu öyle bir şeydir ki sizin hayatınız için bile her zaman en doğrusunu, en iyisini o bilir. Kendi yerinizi kendiniz belirlemek mi? O zaten imkansız. Eğer potansiyeliniz varsa seçilirsiniz ama bulunacağınız konumu asla siz seçemezsiniz.

  Yıllarca farkedilmek için çabaladım. Birilerinin görmesini, duymasını istedim. Bu saçma düzeni tek başıma değiştirebilirim sandım ama bir insan yalnız başına sadece kendi hayatını değiştirebilirmiş. Her gezegen de bu sistem aynı mı işliyor, cidden merak ediyorum.

  Asla pes eden birisi olmadım ve olmak gibi bir niyetim de yok. Karşımda ki kişi yarı tanrı gücünde bir Lord'dan ziyade Tanrı'nın kendisi bile olsa bundan sonra sadece kendi istediğim düzen için çabalayacağım. Bu gezegeni, sistemi, Lord'u, halkı değiştirebilir miyim bilmem ama bu gezegen de gözümü açtığım her gün, fani bedenimle savaşacağıma ant içtim. Sonu ölüm bile olsa.

  Zaten çekik olmasından kaynaklı yeterince kısık olan gözlerimi daha fazla kısarak avcıya odaklandım. Hala varlığımı hissedememiş olması keyfime keyif katıyordu. Oysaki beni farketmesi için onca şey yapmıştım.

  Bulunduğum ağacın arkasından fırlayıp bir diğerinin arkasına geçtim. Sonunda çatırdayan dal ve yaprak sesleri hislerini dürtmüş olacak ki kafası hızla benden tarafa döndü. Dilimi dudaklarımda gezdirip sol tarafının hafifçe yukarı kıvrılmasına izin verdim. Gözleri yavaşça benden tarafı tararken, vücudundan yayılan tedirginliği iliklerime kadar hissedebiliyordum. Adımları bu sefer de benden tarafa çevrildiğinde sonunda diye çığlık atabilirdim. Hançerimi sağ elimde bir tur çevirerek doğruldum ve ağacın arkasından çıktım. Avcının gözleri bir insan görmenin şaşkınlığıyla açıldı. Burası ikinci kıtaydı ve burada kimse yaşamazdı. Benim dışımda.

  "Senin burada ne işin var? Sen kimsin?" diye bağırırken bir yandan da hançerini biraz daha havaya kaldırarak kendini güvenceye aldı. Tabii ne kadar alabilirse. Kalçamın altına kadar uzanan örgümü geriye savurarak kafamı iki yana salladım ve perçemlerimi düzelttim. Yüzümdeki gülümsemeyi söndürmeden, rahat ve dik bir şekilde ondan tarafa yürümeye başladım. "Belki biraz aptal erkek avlarım diye düşünmüştüm." diye fısıldarcasına konuştum. Beni çok rahat duyabildiğini biliyordum. O benim gibi değildi. Sonunda aramızdaki mesafe fazlasıyla azaldığında kaşları iyice çatıldı ve dudaklarının arasından alaycı bir kıkırdama döküldü. "Bir kadın?" Gülmeye devam etti. Gülümsemem yüzüme yayılırken hançerimi havaya kaldırdım. "Sonun olacak bir kadın." diyerek dediğini düzelttim ve hançerimi kafasına fırlattım.

  Çok rahat ve çevik bir hareketle hançeri havada yakaladığında alaycı gülümsemesi yüzünden bir an olsun silinmemişti. "Gerçekten mi?" Bana doğru yaklaştığında bir adım geriledim. "Beni böyle alt edebileceğini mi sandın?" Kehribar rengi gözleri büyünün etkisiyle daha fazla parlarken tek kaşımı havaya kaldırdım. "Evet." diyerek sakince yanıtladım.

ULIANA: Lanet TutsağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin