10. Bölüm: Ölümün İçindeki Özgürlük

92 13 346
                                    

Tommee Profitt - Whose Side Are You On

"Işık ve karanlık iç içe geçiyor.
Burada yüz yüze duruyoruz.
İhanet yakıyor ve saklanacak yer yok.
Bir jiletten daha derin keser."

             || Bölümü oylarsanız sevinirim,      
                           iyi okumalar.||

Bazı anlar kör eder insanı. Bir mızrak misali delip geçer her şeyi. En ağır zehirler, en güçlü büyücüler, en değerli sözler bile yetmez o anları söküp atmaya. Dahası gerekir, ana denk bir başka acı gerekir. Çünkü hep dendiği gibi; bir kalbi ancak başka bir kalp onarır, bir ruhu ancak başka bir ruh sarar ve bir acıyı ancak başka bir acı siler. Kısasa kısas. Acıma karşılık acısı, kalbime karşılık kalbi, ruhuma karşılık ruhu.

Ve benim ölümüme karşılık onun ölümü.

Asıl acıyı veren şey anılardır ve söküp atılmaya kalkıldığında daha çok can yakar. Yalnız kişiyi değil, herkesin canını bir parça kanatır. Benim anılarımsa kanatmakla kalmayacak, bu gezegeni baştan sona sarsacaktı. Benim canım yanıyorsa, herkesin ki yanacaktı. Ben öldüysem, onlar da ölecekti. Bana bu hayatta tek başıma gözyaşı dökemeyeceğimi öğretmişlerdi. Bu hayat tek taraflı eylemlere boyun eğmek için fazla adaletsizdi.

Adaleti sağlama hakkı Xavier'a verilmişti ve o bile adaleti sağlayamıyorsa... Kabul. Kendi adaletimi de ben sağlardım.

Zaman acımasızca akıyordu ve günün biri geldiğinde bu suskunluğa birinin haykırması gerekecekti ancak net bir şekilde görmüştüm ki kimsenin fısıldamaya bile cesareti yoktu. Bunun için halkı mesul tutamazdım. Ne kadar var olan düzeni destekleyenler çoğunlukta olsada ücralarda bir yerlerde benimle aynı acıyı paylaşanlar vardı. Bir tanesi beni bulmuştu bile, Bianca. Bu yüzden sorumluluğu yükleyeceğim kişi halk değil, her şeyin vebalini sırtında taşıyan Lord Xavier'dı. Ama çok iyi biliyordum; o hiç bir şeyi üstlenmezdi. En iyi yaptığı şey susmaktı bu yüzden ona istediğini vermek için ağaçların arasından var gücümle koşuyordum. Ebedi sessizliğinde ona bizzat ben yol gösterecektim. Ona susmanın ne demek olduğunu, ölümün ruhu nasıl bir mengene gibi kavradığını bizzat kendi ellerimle gösterecektim.

O kadar çok koşmuştum ki yüzüme dökülen perçemlerim terle birlikte tenime yapışmıştı. Sırtımdaki çantam bana ağırlık yapacak kadar dolu değildi, sadece işimi görecek birkaç şey ve planımın parçasını oluşturan malzemeler. Saçlarımı tamamen salık bırakmıştım; bugün özgürlüğüm için ilk adımı atıyordum ve tek özgür olan şeyin ruhum olmamasını istemiştim.

Hızımı azaltarak soluklanmaya başladığımda elim, bugün kaçıncı kez dokunduğumu bilmediğim zehire uzandı. Kolye misali boynuma dolanan ipinde parmağımı gezdirdikten sonra başımı eğerek içinde zehrin olduğunu bildiğim keseyi okşadım. Pürüzlü yapısı parmak uçlarımı kaşındırırken içime dolan sıkıntıyla derin bir nefes alarak başımı gökyüzüne çevirdim ve zehri tekrardan göğüslerimin arasına sakladım. Zehire her dokunduğumda içime yoğun bir ağırlık çöküyordu. Bu his muhtemelen çok güçlü bir karışım olmasından kaynaklıydı.

Livaza çiçeği kitaplarda bile yeri olmayan eşsiz bir şeydi. Ne zaman aldığım kararları sorgulayacak gibi olsam aklıma, Uliana'nın böylesine eşsiz bir çiçeği karşıma bilerek çıkardığı düşüncesi geliyordu. Uliana o çiçeğin akıttığı zehri kullanmamı istemeseydi, ne yapar ne eder bir şekilde ona rastlamamı engellerdi. Bu düşünce içime yağmur suyu gibi yağıyor ve şüphelerimi ferahlatıyordu. "Hak ediyor. Doğru olanı yapıyorsun." diye fısıldadım kendi kendime. Bazen bunu sesli duymaya ihtiyacım oluyordu.

ULIANA: Lanet TutsağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin