15| Çok şükür yarabbim 😭💅

35K 1.5K 287
                                    

SLM CNMLERRRR

KEYİFLİ OKUMALAR <3

11 olduk diye boş derslerde salmıyorlar, ders çalışıyoz(!) 😭😭

Açığa geçmek için evlenmemiz gerekiyormuş, taliplerimi bekliyorum. 08'liyim, 170 boyunda, kumralım, biraz zekiyim, bursluluk alıyom (geçiniriz) bu kadar.

Kuzey;

Onu ilk gördüğüm an yağmurlu bir sonbahar günüydü. Bundan yaklaşık altı yıl evvel...

Üzerinde yeşil, geniş bir kazak; altında kahverengi kargo bir pantolon vardı.

Sırılsıklam olmuştu, kumral saçları ıslanmış ve bembeyaz tenine yapışmış, yeşil kazağından sular damlıyordu.

Sahil kenarındaki bir bankta; elinde bir içki şişesi, kulağında kulaklık, şarkı söyleyerek oturuyordu.

Üniversiteden çıktığı belliydi, öyleki çantası hâlâ yanındaydı.

Kimdi bu kız? diye düşünürken buldum kendimi. Usulca yanına oturdum. Yüzünü inceledim; keskin bir çenesi, kahverengi büyük gözleri, hafif kemikli, çatık kaşları vardı.

Kahveliklerini yummuştu, yağmur damlaları kirpiklerinin üzerinde oyalanıp ardından kızarık yanaklarından usulca, titreyen dudaklarına süzülüyorlardı.

İçini ezberlercesine ona baktım, o ise beni hiç farketmedi. Ne düşünüyordu acaba?

Yine o beni farketmeden yanından ayrılmıştım.

Sonrasında olay yerindeyken bir kaç kere onu gizlice izlemiştim. Onu takip etmeyi hiç bırakmadım.

Dostluklarını, ailesini, aşk hayatını, işini, geçmişini, herşeyini araştırdım.

Onu izlemek dünya üzerindeki en güzel şeydi. O, herkesin anlayamayacağı türden bir şiirdi. Kimsenin değerini bilmediği ama bir çok anlamı içinde barındıran bir filmdi. O bir sanat eseriydi.

Çok kere onu izledim; bir arabanın içinde, bir restorantta, bir duvarın arkasından...

Polislere emir verişlerini, iş üstündeki ciddiyetini, asabiyetini, sinirlenince asla sıkmayacak olmasına rağmen tabancasını insanlara doğrultuşunu...

İşini yaparken son derece ciddi olan bu kadın, aslında hâlâ küçük ve yaramaz bir çocuktu.

Bakkal camını on üç defa kırdığı için ardarda şikayet yemiş ama her seferinde "Çocuklar yaptı Hasan abi valla ben değilim." diyerek yırtmaya çalışmıştı.

Her hafta sonu kendini lahmacuncuya atardı mesela. Öyleki ustayla kanka olup kahkahalar eşliğinde yerdi. Onun sayesinde bende her gün oraya gittim, belki bir umut karşılaşırız diye.

Oysa o beni yine görmedi. Herkesin gördüğü beni, bir kadın görmedi.

Öyle ya, bana o ilk mesajı attığı zaman anlamıştım kim olduğunu. Ne kadar da sevinmiştim. Şimdi neredeydi, o şerefsiz ona ne yapmıştı kim bilir?

"Konuş." dedim önümdeki adamın çenesini kavrarken.

"Bilmiyorum." dedi belki de bininci defa. Yüzüne bir yumruk geçirdim. Atilla'nın adamlarından birisiydi bu şerefsiz.

"Abi üçüncü parmağı kesiyorum o zaman." Umut'a, "Kes." dedim. Ardından odayı bir çığlık daha doldurdu.

"Konuşacak mısın? Yoksa parmaklarını bırakıp direkt olarak başka yerlere mi yönelelim?" elime aldığım levyeyi boynundan yavaşça aletine doğru indirirken adamın göğsü hızla inip kalkıyordu.

"Size bilmiyorum dedim, anasını sikeyim! Bilmiyorum işte!"

"Umut?"

Umut'un uzattığı asit kovasına levyeyi daldırarak adamın pantolonunun üzerinde gezdirdim. Acıyla çığlık atarken malum noktasına gelince gözleri kocaman oldu.

Genişçe sırıtarak "Evet?" dedim.

Büyükçe yutkundu, levyeyi ona bastırdığımda bağırarak "Eski şeker fabrikası." dedi, levyeyi geri çektiğimde fısıldarcasına "Eski şeker fabrikasında, yalvarırım yeter ki dur." dedi.

"Ormandaki mi?" dedi Umut. "E-evet, Evet!" dedi adam yüzünü buruşturarak.

"Eylül'ü kaçıranlardan biri de sendin değil mi?" adam aval aval yüzüme baktı. "Hayır, hayır, hayır. Bekle nolur, bekle." tetiği çekmemle sandalyesiyle birlikte, delinen kalbiyle geriye düştü.

"Adamları topla, emniyete haber ver. Savcı'nın yerini bulduk."

"Ya yalan söylüyorsa?"

"O durumda biri yalan söyleyemez Umut." dedim yarım ağız gülerek. Ardından kan kokan odadan çıktım.

Eylül;

"Uyandın mı prenses?" çenemden tutan bir elle gözlerimi araladım. Kan, ter ve gözyaşından ibarettim şuan.

Sırtımda derin bir sızı vardı. Kollarım tavana asılıydı, başımı kaldıramayacak duruma geldiğimden omzuma yaslamıştım.

Yüzüme gelen saçlarımı Atilla yüzümden çekerken "Oruspu çocuğu." diye mırıldanmamla karnıma bir yumruk yedim.

"Merak etme sevgilim, yakında daha düzgün ağızlı bir kadın olacaksın."

"Kızlar nerede?" çenemden tutarak başımı sağ tarafa çevirdi. Kızlar yere oturmuş; her tarafları bağlı bir şekilde dolu gözlerle bana bakıyorlardı.

Güçsüzce, "İyisiniz değil mi?" diye sordum. Görünürde yara bereleri yoktu. Dediğim şeyle Sude hıçkırıklara boğulurken Kübra'nın gözleri benim bedenimi buldu.

"Bir haftadır uyuyorsun." dedi Kübra, gözünden bir damla yaş düşerken. Dediği şeyle kaşlarım havalanırken bedenimdeki kokuyu farkettim.

Derin bir nefes çektim içime. Genzime dolan metalik kokuyla öksürmeye başladım. Boğazım tamamiyle kurumuştu, aç hissetmiyordum.

Atilla bana bir su uzattığınds ters bir şekilde ona baktım. "İçmezsen, ölürsün."
"İçersem daha çok ölürmüşüm gibi geldi."
"Seni öldürsem şimdiye öldürürdüm. Ayrıca seninle daha çok işimiz var. Yatak odasında." göz kırpmasıyla öğürecektim ama kendimi tuttum.

Ecdadını siktiğimin çocuğu.

Atilla bağlı kollarımı çözerken ifadesizce ona baktım. Kollarım çözülür çözünmez öne doğru düşerken Atilla'nın tutmasıyla beton zemini boylamaktan kurtuldum.

"O kadar iyisin ki." dedim yalandan yüzüne gülümseyerek. "Biliyorum." dedi dudaklarıma doğru.

"Etrafınız sarıldı." dışarıdan gelen sesle herkes birbirine bakarken yüzümü geniş bir gülümseme kapladı.

Mafya'ya Çattık  &quot;Tamamlandı&quot;Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin