17. Kalbe Dokunan Küçük Eller

2.7K 206 13
                                    


İyi okumalar...


" Muazzez!" Diye seslendi Mehmet içeri doğru. " Biz çıkıyoruz." Dedi ardından. Kahverengi demir kapıya asılan tül perde dar balkona doğru uçuşurken son anda erik ağacının dalına takılmaktan kurtuldu.

" Yine mi gidiyorsunuz Mehmet? Kaç gündür bitmedi oyununuz." Diye söylenen Muazzez'in sesi daha yakındı artık. " Nereye gitti?" Diye sordu etrafına bakınırken.
"Kapının önünde bekliyor sabahtan beri. Öğlen uykusunu bile yaptırmadı bana." Dedi adam yüzündeki gülümsemeyle.

" İyi gidin, ezandan önce evde olun bak!" Diye de uyarmaktan geri kalmadı Muazzez.
İçeri geçerken de " Şımart sen onu iyice."söylenmelerine devam etti.

Mehmet, hızlıca ayakkabılarını giyip balkonun bitimindeki köşeyi döndü. Balkonun bitiği yer, merdivenlerin de başlangıcıydı. Karşısında beliren kıvırcık kafa, kırmızı tişört ve eline tutuşturmaya çalıştığı plastik sarı topla her zamanki yerindeydi.

" Geldim." Dedi Mehmet onu görür görmez. " Çok acele ediyorsun ama güneşe bak hâlâ tepede." Deyip güneşi işaret edince, havaya dönen açık kahve gözler de kısılmış bir yandan da küçük omzu başına doğru kıstırıldı. " Olsun." Demekti bu onu dilinde.

" Yürü bakalım Hümeyra." Dedi kızı koltuk altlarından tuttuğu gibi havaya kaldırırken, kıkırtılar havaya karışırken küçük kız da omzundaydı Mehmet'in. Sürekli şort içinde olan esmer bacaklar, top oynayacağı için uzun paçalı pijamayla değiştirilmişti.

" Hümü." Diye düzeltti kız, ellerini Mehmet'in başına vururken. " Tamam Hümü." Dedi Mehmet de." Vurmak yok babaya, babaya vuran eller taş olur sonra kızım." Dediğinde " kızım" kelimesi daha başkaca çıktı ağzından.

" Baba uf olmasın." Dedi kız ellerini babasının saçlarında gelişigüzel gezdirip.
Güldü Mehmet, ellerinin arasındaki minik eli baş parmağıyla okşadı.
" Hümü, biz gidiyoruz böyle ama topu unuttuk kızım." Dedi hâlâ merdivenlerde duran topu gösterirken.

" Benim top benim." Diyen kızın elleri tişörtünü gösterdi. " Senin ama paylaşmak lazım arkadaşlarla." Diyen Mehmet'in arkadaş dediği de mahalledeki koca koca insanlardı.

" Olsun." Dedi kız da. " Aferin benim kızıma."

Mehmet, yavaşça eğilip topu eline aldı, omuzlarındaki küçük Hümeyra'ya uzattı topu. " Al bunu sıkı sıkı tut. Tamam mı?" Diye tembihledi. Kız başını sallamakla yetindi ama babası görmemişti bunu. Yeşil kapıdan çıktıklarında taşlı yolda Mehmet'in adım sesi ve Hümeyra'nın kendince anlattıkları duyuluyordu.

Her gün, aynı saatlerde yine aynı yerden geçerken Hümeyra'nın da soruları aynıydı.
" Baba bu ne?" Diye gösterdiği tavuğun yeri bile aynıydı. " Tavuk." Dedi Mehmet.
" Gıdak gıdak." Diye bağıran Hümeyra'nın sesi çınladı. " Evet." Dedi Mehmet onu onaylayarak. " Kıti." Dedi Hümeyra ardından.

Kiti onun dilinde yumurta demekti. Yumurta ve kiti kelimesini nasıl bağdaştırmıştı bilinmezdi. Ama kitinin yumurta demek olduğunu herkese de öğretmişti küçük kız. Bir gün "kıti" diye tutturmasıyla son durak kümes olmuş ve elinle gösterip " Bu." Dediğinde herkes derin bir nefes almıştı.

Ancak şu an yalnızca Mehmet'in bildiği ama Hümeyra'nın henüz fark etmediği ufak bir sorun vardı. Eğer kız bunun farkına varırsa ufak çaplı kıyamet kopacaktı.

Emzik. Sarı uçlu, mavi bir emzik. O yoksa Hümeyra, herkesi etrafında pervane ediyordu. Top oynama aşkıyla evden koştur koştur çıktığı için unutmuştu.

" Abi." Diyen Hümeyra'yla da toplandıkları yere gelmişlerdi artık. Mahallede çoluk çocuk demeden çıktıkları saatlerde en değerli oyuncakları Hümeyra'nın sarı topuydu. Eğer Hümeyra o gün, uykusunu aldıysa ondan şeni yoktu. Herkesten önce uyanıp topunu kaptığı gibi babasının başında beliriyor, " Hadi!" Diye diye elinden tutuyordu Mehmet'in.

Ne mümkündü onu reddetmek? Koca gözlerle bakıp, ağız dolusu gülümseyen küçük kızına nasıl hayır diyebilirdi?
Mehmet, onu kucağına aldığı anı nasıl unutamayacaksa küçük Hümeyra' da babasıyla bu zamanlarını hep hatırlayacaktı, hatırlasın istiyordu Mehmet.

Hümeyra... Bundan sadece bir iki yıl önce içinde derin ama küçük bir sızıyla andığı bir isimken dilinden düşmüyordu.
Hümeyra artık armağandı onun için. Yılbaşı gecesi yine toplandıkları bir akşam Muazzez'in sancısı tutmuş ve yeni yılın en güzel hediyesi de gelmişti onlara.

Mehmet o günü de ölse unutmazdı. Avluda kaç sigara yakmıştı Muazzez'i beklerken. Ne Muazzez'den ses geliyordu ne de başka birinden o anda. Daha da korktu Mehmet.
İçi içini yedikçe oturduğu yerde küçülüp küçülüp durdu. Ne zamanki Necmiye çıktı,
" Mehmet!" Diye nasıl kalktı nasıl merdivenleri çıktı anımsamıyordu.
" Muazzez nasıl?" İlk soru buydu.
" Çok şükür." Demişti Necmiye. " Kız da o da iyi." Dediğinde öğrenmişti kızının olduğunu. Dilinden dökülen şükürler ve dualarla içeri geçti.

Muazzez, hiç doğum yapmamış gibiydi onu gördüğünde beyaz kundağa sarılı bebeği kucağına bastırmış gözleri kapıdaydı.

Mehmet, içeri girdiğinde Muazzez'in yanına adımlamıştı, bebeğe değen gözlerle içi gide gide bakıyordu küçük surata. " Çok da çirkinmiş." Dediğinde ikisi de gülmüştü. Muazzez de " Sana benziyor." Dediğinde kimseye de benzediği yoktu bebeğin.

"İyi misin?" Diye sorduğunda, " Çok şükür." Demişti Muazzez de. Hafif bir sızı vardı içinde ama katlanılamayacak kadar değildi. Doğumda ebe " Bağırsana Muazzez." Dedikçe kıpkırmızı suratıyla başını sallamıştı sadece. Uyanmıştı, dışarıdan bir ses onu duyacak diye.

" Bu zamanda doğulur mu hiç? Dizimi izleyemedim." Diyen Muazzez'in sesi alaylıydı. " Sana soracaktı kız." Dedi Mehmet de. " O da izlemek istemiş demek ki."

" Mehmet." Dedi Muazzez. " Adı ne olacak?" Diye sorduğunda Mehmet bir düşündü. Cinsiyetini bilmiyorlardı bebeğin. Hastaneye ilk aylarda gidebilmişlerdi sadece. Diğer aylar da ebenin gözetimindeydi. Ama bu süreç koca karı masallarıyla devam etmişti.

Koltuğun altına konulan bıçak-makaslarla " Hadi kızım hangisine oturacaksın?" Diye basının eti az yenmemişti Muazzez'in. Hamileliği boyunca tatlıyla ekşiyi aynı anda yiyen Muazzez'le işleri de hayli zor olmuştu.

" Sen koy adını." Dedi Muazzez.
" Ben..." Diye söze başlayan Mehmet önce bir durdu, tekrar düşündü ama en başından beri aklından geçen tek bir isim vardı.

" Anamın adını koyalım mı? Hümeyra olsun." Dedi Mehmet.
Muazzez, bu ismi duyunca burukça gülümsemiş ve başını sallamıştı.
" Olsun." Dedi gülümseyerek.
" Hümeyra." Dediğinde bakışları uyuyan bebeğindeydi.

Merhaba, nasılsınız?

Buğday tanesine bu kadar kısa sürede kavuşacağımızı beklemiyordunuz muhtemelen ama önümüzde uzun bölümler var.

Kendisi doğdu, büyüdü de top oynamaya gidiyor babasıyla.🥰

Küçük Hümeyra'nın maceraları da ekleniyor artık. Bakalım neler yapacak?

Nasıl buldunuz, paylaşın benimle.☺️

Sevgiyle kalın.

GÜVEY (Tamamlandı)Where stories live. Discover now