15. KÜPE

9.7K 634 92
                                    

Kalbim buzdan bir madde olmak için fazla sıcaktı. Bakışlarım soğuk olsa da duygu yüklü olduğunu açıkça belli ediyordu.  " Birini gözlerinle öldürebilseydin şu an Cihangir ölü olurdu. " dedi Kubilay elindeki bardaktan bir yudum alarak.

Eve getirdikleri o kız sürekli Cihangir'in yanında dolanırsa bu dediği ihtimal gerçekleşebilirdi. " Göz göze gelsek belki. " dedim umursamıyor gibi. Ama kesinlikle umursuyordum. Mekana geldiğimizden beri ona bakıyordum. Lakin onun gözleri benimkilerini bir kere bile bulmamıştı.

" Rahatla biraz. " dirseğiyle beni dürttüğünde içimdeki kıvılcımları durdurmak zordu. Alparslan ve Cihangir'in yanındaki kadın karargahtaki hemşirelerden biriydi. Hatta Gece'nin yakın arkadaşı olduğunu iddia ediyordu. Ama Gece'nin yüzüne bakınca alakalarının bile olmadığını anlıyordunuz.

" Ben sadece ailecek takılacaksınız sanıyordum. " dedim kendimi de o ailenin dışında tutarak. " Bu kadın neden burada ve her hareketinde daha da yaklaşıp duruyor? "

" Yaklaşmıyor. " dedi Kubilay başını sol omzuna koyup bana doğru eğilerek. " Sen görmek istediğin senaryoyu kafanda yazıyorsun. "

" Gözlerim kör değil Kubi. "

" Sinirden hiçbir şeyi görmüyorsun sanmıştım. Aa yoksa o sinir değil de kıskançlık mı? " diye sorduğunda Cihangir'in kolundan çekip yanıma getirmek istedim. Bana emanetle alakalı kurduğu cümleden sonra doğru düzgün hiç konuşmamıştık. Bana bakmamıştı bile. Eve geldiklerinde beni incelemesi hariç. Bakışlarını yakaladığımda ise gözlerini kaçırmıştı.

" İşin yok mu senin? " kendimi iyi hissetmiyordum. Kanımda gerçekten dolaşan ve beni rahatsız eden bir duygu vardı. Benimle konuşmadığı içindi kesin bu.

" Eğlenmeye geldik, ne işi? " omuz silkti Kubilay. Gözleri arada Mizgin'i takip ediyordu. Sonra da Cihangir ve Alparslan'ın bulunduğu kısma çevriliyordu. " Göreve gideceğiz dedik sen bizi erkenden gönderdin herhalde göreve. "

İçim bunaldı. " Geri geleceksiniz değil mi? "

Sorumla birlikte Kubilay elindeki bardağı önümüzdeki masaya yaslayıp elinde çevirdi. " Bu soruna net cevap veremem. " yutkundu. " Neyle karşılaşacağımızı bilmiyoruz. "

" Ama hep geldiniz, değil mi? " gözlerim Cihangir'in üzerinde gezindi. Bizden en fazla beş adım ötede oturuyordu. Bir masanın etrafında dizilmiş etrafı seyrediyorduk. Gerçi Mizgin biraz dans etmek için piste yakın bir yerde tek başına sallanıyordu.

Kubilay sertçe yutkundu. Bulunduğumuz yerdeki sese rağmen bunu duymuş olmama şaşırdım. "Şimdiye kadar gelmiş olmamız yine geleceğimiz anlamına..."

" Gelir. " dedim devam etmesine engel olarak. Ne diyeceğini biliyordum. Onların yarını yoktu. Gözlerimi sımsıkı kapatmak ve aklıma gelen ihtimali silmek istiyordum. " Gelirsiniz siz. "

" Açıkçası..." diye başlayan cümleleri hiç sevmiyordum. Özellikle de kötüye yakın şeyler konuşurken gelen açıkçaları.

" Bu cümleyi duymak istiyor muyum emin değilim. " Dudaklarımı ıslatmak için dilimi alt dudağımın üzerinde gezdirdim.

" Söylemem o halde. " dedi göz kırparak. " Onu bunu bırak da sen bu çocuğa ne yaptın kız? Bugün ebemin herekesini gösterdi bana. "

" Ebenin herekesi mi? " diye sordu yanımıza gelen Mizgin. " O ne be? Yeni kelime tükertme deyince de sen Kubi. "

" Aranan yüzüm değil mi? " yarım ağız gülümsedi. " Sen soruma cevap vermedin. " gözleri bana çevrildi. Mizgin tam Cihangir'in olduğu yerin önünde duruyordu. Elimde onu çekip atmak istedim. " Ne yaptın Cihangir'e? "

KUZGUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin