7.BÖLÜM

25.2K 987 118
                                    

KİTABIMI BEĞENMENİZ
DİLEĞİYLE,
İYİ OKUMALAR DİLERİM❤️

yillmazey hesabımı takip etmeyi unutmayın

☀️

Yıllarca eski yatağımda, rutubetli tavanı izleyerek düşündüm; biz mıydık acı yoksa acı bizi esir mi almıştı?
Her gece bu iki soru kafamda dolaşıp duruyordu ve ben cevap bulamıyordum. Şimdi ise cevabım vardı. Acı biz'dik, biz acının esiri değil, acı bizim esir'imiz olmuştu. Yoksa bir insan bu kadar acının ateşi içinde yanamazdı, dünya bu kadar zalim değildi demi?

Yıllarca cevapsız kalan iki sorum şuan cevap bulmuştu. Acı içinde, korku içinde, alevlerin arasında ben sorularımın iki cevabını da bulmuştum.
Hayatım, hayatımız biz daha rahimdeyken karanlık'mış. Mutsuzluğumuz daha Dünya'ya gelmeden belirlenmişti. Bu haksızlıktı, mutluluğu haketmeyen insanlar gününü gün ederken, annem ölene kadar -ölürken de- bir kez olsun mutlu olamadan ölmüştü. Benim güzel annemin mutluluğu hep yarım kalmıştı, annemi hep yarım kalmıştı. Oysa çok isterdim mutluluğu doruklara kadar yaşasın ama yazgı buna engel olup annemi benden almıştı. Annem bir kez olsun mutlu olamadan göç ederek gitmişti bu fani Dünyadan.
Çok isterdim beni de alsın yanına birlikte giderdik bu Dünyadan.

Her saniye 'gözlerimde yaşlar kalmadı.' dediğimde yaşlar akıyordu gözlerimden.
Bitti zannediyordum yaşlarımı ama bitmemişti acı geçmiş'miydi ki gözyaşları bitsin. Bitmeyecekti ne acı, ne gözyaşları.
Acı acıtmaya devam ederken, gözyaşları akmkaya devam edecekti. Ben öyle bir yangındım ki kendi suyum bile yangını mı söndür'müyordu.

Eskimiş koltuğun üzerinde tedirginlikle oturuyordum. Kalbim etimi dövüp yerinden çıkmak istiyordu. Ellerimi korkuyla birbirine acıtacak derece de sürtüyordum.
Yaşlı gözlerimi karşımda ki koltukta yatan baygın Barandan ayırmıyordum.
Baygındı bana zarar veremezdi ama ben yine de çok korkuyordum.
Kız, Baran'ın kafasına odun vurarak bayılttığında karşık duygulara dayanamayarak krize girmiştim. Kız krize girdiğini gördüğünde odunu elinden atarak hemen yanıma gelmişti bana dokunmak istediğinde ise geriye doğru kaçmıştım ve bu eve geldiğimden -getirildiğimden- beri tek kelime etmemişken, kızın bana dokunmaya çalıştığında avazım çıktığı kadar bağırmıştım. Hem bağırmama hemde konuşmama iri açtığı gözleriyle bakarken sessizce geri çekilmişti. Dede temkinli adımlarla bana yaklaştığında dede'ye bağırmamıştım aksine dede'ye sığınmıştım. Dede, beni yerden kaldırıp koltuğa oturttuğunda beni sakinleştirmeye çalışıyordu. En sonunda beni sakinleştirmeyi başarmıştı ama ağlamamı sakinleştirememişti.
Kız da Baran'ın kolundan tutarak çekiştire çekiştire karşımda ki koltuğa yatırmıştı. Kafasını kontrol ettiğinde 'kafası hala aynı kalınlıkta. Tüh, keşke daha hızlı vursaydım hıyarın kafasına.' diyerek kafasını yastığa bırakmıştı.
Aradan geçen yarım saatte kimse konuşmuyordu. Dede benim yanımda oturmuş elimi tutarak bana güvence veriyordu. Kız da ayakta dikilmiş Baran'a bakıyordu arada da kendi kendine mırıldandı'yordu.
İkisi de ağzını açmıyordu çünkü; ikiside ne diyeceğini bilmiyordu. Baran, bana 'karım!' demişti. İkiside Baran'ın karısı olup, olmadığımı düşünüyordu daha sonra halime ve parmağıma bakarak karısı olma düşüncelerini def ediyordular.

Kız bir iki adım adımlayarak Baran'ı kolundan dürttü. Her hangi bir tepki olmayınca kız kıstığı gözleriyle kendi kendine konuştu.

"Niye uyanmıyor bu hıyar?!"

Gözlerimi Baran'dan, kıza çevirdim ne kadar acılar içinde olsamda cesaretine, korkusuzluğuna hayran kalmıştım. Hiç korkmadan Baran'ın kafasına odunu geçirerek bayıltmıştı. Karşısında hiç korkmadan dik durmuştu. Keşke bende onun gibi dik dura bilseydim belki bu kadar çok canım yanmazdı.

Aşk-ı Mardinजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें