9.BÖLÜM

26K 1.2K 165
                                    

KİTABIMI BEĞENMENİZ
DİLEĞİYLE,
İYİ OKUMALAR DİLERİM❤️

yillmazey hesabımı takip etmeyi unutmayın

☀️

Acıyı kaderimize biz mi yazmıştık yoksa acı zaten kaderimizde yazılı mıydı.
İnsan kaderinin yarısını kendi yazar derlerdi. Ben kendi kaderimi hiç yazmamıştım. Kaderimi babam yazmıştı bende yaşamıştım. Babamın seçimleriyle yazdığı kader benim hayatımı Midyat'ın karanlık gölgesine sürgün etmişti.
Bedenim paslı demirlerin ardında, ruhumun bilekleri duvarla birleşik zincirlerle. Gözlerimiden yaşlar akarken hayatımı sessizce izliyordum.
Ben bir kuklaydım. İplerimi tutan babam alevler içinde yanacağımı bilerek atıyordu beni. İçinde bir gram merhamet, acımak yoktu. İçin de merhametsizlikle kaplanmış bir zalim vardı.

Ben babamın kuklasıydım. Annem babamın kuklasıydı.
Annem kurtulmuştu, dört bir yanından bağlı ipler kopmuştu ve annem özgürlüğe, sonsuzluğa gitmişti.
Bense, babamın hala bir kuklasıydım. Nereye çekiştirse oraya sürgün oluyordum. Bir an önce benimde iplerim kopsun istiyordum ama iplerim o kadar kalındı ki kopmuyordu. Oysa kopması için Allah'a ağlayarak yalvarıyordum.

YAZARIN ANLATIMI

(DELAL'İN ÖLÜMÜ, YASMÎN'İN KAÇIRILDIĞI 2. GÜN)

Güneşin yakıcı sıcağı doğmaya başladığında yeni birgünde beraberinde doğuyordu. İnsan oğulları iki gün önce ki kaybedişten, acıdan mahrum yatıyordu, uyanıyordu bazıları ise hiç yatmayıp doğan güneşi izliyordu.

Bunlardan biride; Awir Hazar Zemheroğlu 'ydu.

Mardin'in acımasız ağası!

Çiftlik evinin terasında oturmuş yenilediği sigarasıyla doğan güneşi izliyordu.
Kara gözlerinin, beyaz kısımları uyamadığı için kan çanağına dönmüştü.
İki gündür göremediği sevdasıyla gözlerini uyku çökmemişti.
Yüreği özlemle ağrıyordu. Çok özlemişti sevdasını bir an önce görmek istiyordu, uzakta olsa görmek istiyordu.
Annesi Delal'in, Halime'ye attığı mesajta söyledikleri yüreğine derin bir hüzün getirmişti.

Dün kahvaltı masasında babaannesi, Halime'ye 'Delal ve Yasmîn nerede?' diye sorduğunda can kulağıyla Halime'nin vereceği cevabı dinlemişti. Dışardan umrunda değilmiş gibi gözüksede oldukça umrundaydı. Halime'nin babaannesine verdiği yanıtla iştahı kesilmişti. Halime 'Delal mesaj atmıştı dün gece, Yasmîn çok kötü hasta olmuş.'
İçine kocaman bir ateş topu düşmüştü hasta olduğunu duyduğu an. Sevdası, sevda büyüsü hastalanmıştı ve o kahvatlı yapıyordu. Elinde ki çatalı tabağının yanına koydu kimseye bakmadan 'Afiyet olsun.' diyip masadan kalktı. Herkes ona şaşkınlıkla baksa da, kendisi hiç kimseyi umursamayıp hızlıca merdivenlerden indi, hızlı adımlarıyla konaktan çıktı.
Siyah Passat'ına binerek şirketi es geçti, çiftlik evine doğru sürdü.

O günden beri çiftlik evindeydi. Ciğeri pare pare olurken biten sigarasını yeniledi. O güden beri kaç paket bitirmişti bilmiyordu.
Aşkından ölüp bittiği kadın hastaydı. Bilirdi nasıl hasta olduğunu, bilirdi nasıl hastalıktan acılar içinde kıvrandığını.
Bünyesi çok hassastı, bir rüzgar essin günlerce yatakta. Kalkamazdı.
Kafasını geriye atarak burnundan nefes aldı.
Yanında olmak istiyordu, saçlarını okşamak, bağrına bastırmak istiyordu. Sarıp sarmalak, tek yuvası kendisi olsun istiyordu. Sadece istiyordu ve isteyerek kalacaktı. Sevda büyüsüne hiç bir zaman kavuşamayacaktı.
Hayır, kendisinin ağa, sevdasının da köylü olduğundan değil. Sevdasının, onu hiç bir zaman sevmeyeceği, ondan her zaman korkacağı için.
Biliyordu, hissediyordu korktuğunu.
Kendisi, sevdasıyla karşılaşmayı sabırsızlıkla beklerken, sevdası onunla hiç karşılaşmayı istemiyordu. Ne zaman karşılaşsalar sevdası hemen ondan kaçıyordu. Karşılaşmamak için herşeyi yapıyordu sevdası. Şirkete gidene kadar sevdası mutfaktan dışarı bırak adımı, göz ucuyla bile bakmıyordu. Ne zaman evde olmasa sevdası kendini özgür bir kuş hissedip işleri rahatla yapıyordu.
Eve döndüğünde ise kendini yine saklıyordu.
Oysa o, dakikalarca, saatlerce, günlerce, haftalarca, yıllarca, bir ömür sevdasını izlemek istiyordu. Rahatça sarılmak, dokunmak, öpmek istiyordu. Ormanında kaybolmak istiyordu.
İstese sevdasıyla şimdi bile evlenirdi kimse ona engel olamazdı, sevdası bile.
Ama yapmak istemiyordu. Sevdasıyla severek, gönüllerinin birbirine bağlanarak evlenmek istiyordu. iki yıl, koca iki yıl sevdasının kendisini sevmesi için beklemişti halende bekliyordu.
Anlamıştı artık sevdası, kendisinin sevdiği gibi sevmeyecekti, gözleri hiç kendisine dalıp gitmeyecekti.
Anlamıştı, anlamıştı da içinde yine bir umut vardı. Küçücük umut parçasına tutunarak ayakta kalıyordu.

Aşk-ı MardinWhere stories live. Discover now